Yüzlerimiz farklı olduğu gibi, arzularımız, düşünce ve fikirlerimiz ve hissettiklerimiz de birbirimizinkinden tümüyle farklıdır. Hal böyleyken hayatı hissedişimiz ve anlayışımız, hepimize aynı görünen bir dünyada yaşamamıza rağmen, farklıdır.
Bu yüzden herkes realiteyi yani yaşadığımız gerçeği farklı algılar.
Bu dünyayı hissetmemizi sağlayan beş duyumuz, her şeyi içine alarak, hayatı içimizde ortaya çıkan hislerin içinde yaşamamızı sağlar. Bu durumda ortaya çıkan şey, aslında tüm hayatımı kendi içimde yaşadığımdır. Biraz daha derine inecek olursak, içimizde yaşadıklarımızın, esasen dışımızdan bize gelen etkinin sonucu olduğunu görebiliriz.
O zaman şunu sormak mantıklı olur: “Dışımda ne var?”
Hayata bakınca bitkiler, hayvanlar ve insanlar ya da cansız seviyeye ait dağlar, gezegenler görsek de, hissettiklerimiz onlar değil, onların bizim hislerimize sebep olduklarıdır.
Tüm niteliklerimizi henüz daha doğmamışken, atalarımızdan geçen genlerden aldığımız ve eğilimlerimiz içimize geçmiş binlerce yıllık gelişim zincirinin genlerinden olduğundan, kişinin sadece yaratılışın yolculuğunda “yola döşenmiş bir kaldırım taşı” olduğunu görebiliriz…
Binlerce yıllık gelişimin sonucu olan bu kişi, kendine has nitelikleriyle içindeki tüm eğilimiyle ve doğanın bize verdiği haz alma isteğini egoistçe kullanmayı istemesiyle, kendi içinde bir hayal yaşar. İki gün sonra ölüp gidecektir; hayatı nasıl yaşadığını ve hissettiğini ve neden böyle algıladığını bile bilmeden… Sanki hiç yaşamamış gibi toza karışıp göçecektir.
Hayatı iyi ya da kötü görmek sadece kişinin kendi gözlerindendir. Hepimizin hayatın ıstıraplarını görmek ve acılarını hissetmekteki farklılıkları da birbirimizden farklı olduğumuz içindir. Acıları dolayısıyla dindirmenin yolu, kişinin kendisini değiştirmesiyle mümkündür ve er ya da geç herkes bunu yapmak zorunda kalacaktır…
“Zaten hayat sizleri tokatlayarak farklı davranmaya zorlamıyor mu?”
Istırap insanı yumuşatır. Bu yüzden dışarıda gördüğümüz kötü olan her şey biz kötü olduğumuz için bize kötü gözüküyor. Bunu iyiliğe değiştirmenin de tek bir yolu var; iyi bir insan olmak…
Herkes kendini haklı ve iyi olarak kabul edip yaşadığı için, iyinin ne olduğunu, kendisinin değişmesi gerektiğini bile anlamayan varlıklar olarak yaşadıkça, hayatın acıları ve ıstırapları tokatlaya tokatlaya bizleri değişmeye mecbur kılacak…
Kendimizi doğru ve haklı sandığımız o tahttan inme zamanı şimdidir! Gönüllü yapana hayat yumuşak olacak, gönülsüze ise çok ağır…