HABER MERKEZİ
Saint Pierre Kilisesi kendilerini ilk kez “Hristiyan” olarak adlandıran insanların dinsel yaşamlarına tanıklık etmiş.
Türkiye’nin en eski yerleşim merkezlerinden biridir Antakya. Tarihi boyunca kıtalar ve bölgeler arası ticarette konaklama, geçiş yeri olmuş. Bu da orayı bir kültür merkezi yapmış. Helenistik ve Roma dönemlerinde dünyanın sayılı uygarlık merkezlerinden biri olmuş. Bundandır Antakya’nın neresini kazsanız altında tarih çıkması. Tarihi ve doğal birçok güzelliğe sahip Antakya, ilk mağara kilisesi St. Pierre, Anadolu’nun ilk camisi Habib-i Neccar gibi mekanlarının yanı sıra “Dünyanın aydınlatılan ilk caddesi” olan tarihi Kurtuluş Caddesi (Herod Caddesi) ile adından söz ettiriyor.
St. Pierre Kilisesi (Aziz Petrus), Asi Nehri’nin batısında, Hac Dağı’nın eteklerinde yer alıyor. Kesin inşa tarihi bilinmemekle birlikte Aziz Petrus’un ilk kez vaaz verdiği yer olduğuna inanılan mağaranın dışına, Hıristiyanlığın Roma Devleti tarafından resmi din olarak kabul edilmesinden sonra yapılan eklemelerle kilise formu kazandırılmış.
MS 1. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da Hristiyan adı verildi.
St. Pierre Kilisesi, kendilerini ilk kez “Hristiyan” olarak adlandıran insanların dinsel yaşamına tanıklık etti. Hristiyanlık dininin, özellikle Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesinden dolayı Katolik inancının dünyaya yayılmasında bir merkez konumunu kazanmıştır.
“Dünyanın ilk mağara kilisesi” olarak kabul edilen St. Pierre Kilisesi, Antakya’da Stauris Dağı’nın (Haç Dağı) batı yamacında yer alır.
Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre, MS 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelerek Hristiyanlığı bu kilisede yaymaya çalışmış. Tek tanrılı dini burada yaymanın kolay olacağı düşünür, çünkü en önemli ticaret yolları, Baharat ve İpek yoları buradan geçmektedir. Bu dönemde Antakya, Roma İmparatorluğu’nun 3. büyük şehridir. Yüksek ve sağlam surları vardır. Maddi ve kültürel yönden zengin bir şehirdir.
Ancak tek tanrılı dini yayması öyle kolay olmaz. Putperestlerce ölümle tehdit edilir. St. Pierre, bulduğu mağarayı kilise olarak kullanmaya başlar. Burada gizli toplantılar ve ibadet yapılmaya başlanır. Antakya’daki ilk Hristiyanların gizli toplantıları için kullandıkları bu mağara Hristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir.
Dini toplantıların yapıldığı bu kilisede “Hristiyan” adının cemaate ilk kez burada verilmiş olması, St. Pierre Kilisesi’nin Hıristiyanlığın ilk kiliselerinden biri olmasını sağladı. St. Pierre Hristiyanlığın Katolik, Ortodoks ve Protestanlık mezheplerine ayrılmadan önceki ilk kilisesi olarak biliniyor.
Saint Pierre Kilisesi doğal bir mağarayken eklemelerle kiliseye dönüştürülmüş. Kilise, kayalara oyulmuş 13 metre derinliğinde, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradan oluşuyor. Kilise-mağaranın 12. ve 13. yüzyıllarda Haçlılar tarafından ön cephesine eklemeler yapılmış. Mağaranın tabanı MS 4 ve 5’inci yüzyıllarına ait mozaiklerle süslenmiş. Ayrıca kilisede altar (sunak), niş içinde St. Pierre’nin küçük mermer heykeli, kutsal sayılan su ve saldırı esnasında cemaatin gizlice kaçmasına yarayan bir tünel de yer almaktadır.
St. Pierre (Aziz Petrus) Kilisesi, 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından “Hac yeri” ilan edilmiş. Kilisede, her yıl 29 Haziran’da Katolik kilisesi tarafından ayin düzenlenir. Haftanın her günü ziyarete açık olan kiliseyi her yıl binlerce yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor.
St. Pierre Kilisesi’nin bulunduğu dağda onlarca mağara var. Kiliseden çıktıktan sonra dağın eteklerinden yukarıya doğru patika bir yol çıkıyor. Genelde ziyaretçilerin kolaylıkla çıkacağı bir yol değil. Dağın eteklerinden ilerleyen bu yolun sonunda kayalara oyulmuş dev bir insan büstü bulunuyor. Gerçekten zorlu bir yolun sonunda böyle bir taştan oyma büstle karşılaşmak insanı sevindiriyor, yorgunluğunu alıyor. Aynı zamanda Antakya kentini yukarıdan görme, muhteşem manzarayı izleme fırsatı da veriyor. St. Pierre Mağara Kilisesi’nin 200 metre uzağında kayalara oyulmuş Yunan mitolojisinde ismi geçen Cehennem Kayıkçısı Haron büstü bir insan portresi. Cehennem Kayıkçısı o dönem yaşanan veba salgını sırasında yapılmış. Antakya’da çok sayıda insanın ölümüne neden olan veba salgınını önlemek için bir kahine danışılmış ve onun tavsiyesi üzerine dağa, şehre yüksekten bakan kenti hastalıklardan koruyacak bir maske kabartmanın yapılması kararlaştırılmış. Üzerine ölümleri önleyecek sözler yazılmış ancak günümüze bu sözler ulaşmamış. Yüzü kuzeye dönük olan Cehennem Kayıkçısı böylece tüm Antakya’yı görür.
Haron (Kharon) kabartması, başı bir örtü ile kapatılmış, 4 metreye 1.5 metre boyutlarında bir insan portresidir. Bu kabartma Helenistik dönemde İmparator Antiochus IV Epiphanes (MÖ 2.yy) zamanından günümüze kalan dev bir büsttür.