HABER MERKEZİ
Bölgemizin başarılı ve deneyimli Psikolojik Danışmanlarından Mehmet Oral, olumlamalar üzerine bir yazı kaleme aldı.
Psikolojik Danışmanlarından Mehmet Oral, yazısında “Olumlamaların gerçekten işe yaradığını mı sanıyorsunuz? Son yıllarda kişisel gelişim dünyasında yükselen bir trend var: olumlamalar. “Ben güçlüyüm”, “Başarılıyım”, “Hayat bana iyi davranıyor” gibi cümleleri tekrar ederek zihnimizi yeniden programladığımız iddia ediliyor. Ancak bu yöntemin ne kadar işe yaradığı bilimsel açıdan oldukça tartışmalı. Peki, gerçekten olumlamalar sandığımız kadar etkili mi? Yoksa sadece kendimizi kandırıyor muyuz?
Gerçeklerden Kaçışın Yeni Adı: Olumlamalar
Olumlamalar, bireylerin mevcut durumlarını değiştirmek yerine onları yok saymalarına sebep olabilir. Örneğin, işsiz bir kişinin her sabah “Ben çok başarılıyım” diye kendini telkin etmesi, somut bir adım atmadan hayatının değişeceğine inanmasına neden olabilir. Gerçekleri görmezden gelmek, uzun vadede hayal kırıklığı yaratabilir.
Zihin Kendini Kandırmaz
Yapılan araştırmalar, olumlamaların ters tepebileceğini belirtiyor. Kişi, kendi inançlarıyla çelişen bir olumlamayı tekrarladığında, zihinsel yapımız bunu kabul etmek yerine mevcut negatif düşünceleri daha da güçlendirebilir. Örneğin, özgüveni düşük bir birey “Ben çok özgüvenliyim” dediğinde, zihnimiz “Hayır değilsin” şeklinde bir tepki verebilir. Bu da kişiyi daha fazla strese sokabilir.
Olumlamalar bir anlık iyi hissettirebilir, ancak uzun vadede kalıcı bir değişim yaratmaz. Gerçek dönüşüm, kendini geliştirmek, düşünce kalıplarını sorgulamak ve bilinçli çabalar göstermekle mümkündür.
Olumlamalar Yerine Ne Yapılabilir?
İnsanların psikoterapi desteği almalarının en önemli sebebi kaybettikleri işlevselliklerini yeniden kazanmayı istemeleridir. İşlevselliğin bozulması kişinin (özel-sosyal ve iş yaşamında) bozulan, aksayan taraflarının görülmesi anlamına gelir. Bu ancak kanıta dayalı bilimsel yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Terapide olumlama gibi bilimsel olmayan bir yardım yöntemini kullanmış olsak buna muhtemelen Polyanna terapileri diyebilirdik. Biz uzmanların ise terapilerde kişilere işlevselliklerini yeniden kazandırmak için, onlara olumlama yerine daha gerçekçi ve çok seçenekli düşünmeyi öğretmek temel hedeflerimizdir. Bunun için kanıta dayalı olan (bilimsel)bilişsel davranış terapileri insanlarımız tarafından da araştırmalarını öneririm.
- Gerçekçi Düşünmek:
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) çerçevesinde gerçekçi düşünmek, bireyin olayları çarpıtmadan, kanıtlara dayalı, mantıklı ve dengeli bir şekilde değerlendirmesi sürecidir. Gerçekçi düşünme, aşırı olumlu ya da aşırı olumsuz bilişlerden kaçınarak, durumlara objektif ve işlevsel bir bakış açısıyla yaklaşmayı içerir.
Bu yaklaşım, bireyin bilişsel çarpıtmalarını fark etmesini, düşüncelerini sorgulamasını ve daha uyumlu alternatif düşünceler geliştirmesini hedefler. Gerçekçi düşünme, duygusal dengeyi sağlamak, problem çözme becerilerini artırmak ve psikolojik iyi oluşu desteklemek için temel bir unsurdur.
- Duyguları Kabul Etmek: Bireyin hissettiği duyguları yargılamadan, bastırmadan veya inkar etmeden farkına varması ve onları olduğu gibi deneyimlemesi sürecidir. Bu yaklaşım, duyguların doğal ve geçici olduğunu anlamayı, onlarla mücadele etmek yerine onları gözlemlemeyi ve sağlıklı bir şekilde işlemeyi amaçlar. Duyguları kabul etmek, bireyin stres, kaygı ve diğer olumsuz duyguları daha sağlıklı yönetmesine yardımcı olur.
- Eyleme Geçmek: Bireyin düşüncelerini ve duygularını değerlendirerek, hedeflerine ulaşmak için bilinçli ve planlı bir şekilde davranışlarını değiştirmesi sürecidir. Eyleme geçmek, sadece düşünce düzeyinde kalmayıp, belirlenen hedefler doğrultusunda somut adımlar atmayı içerir. Bu süreç, kaçınma davranışlarını azaltmayı, yeni beceriler geliştirmeyi ve problem çözme yetisini güçlendirmeyi amaçlar.
- Bilişsel Davranışçı Teknikler Kullanmak: Bireyin olumsuz veya işlevsiz düşünce, duygu ve davranış kalıplarını fark etmesi, değerlendirmesi ve değiştirmesi için yapılandırılmış bilimsel yöntemleri uygulamasıdır. Bu teknikler, bireyin düşüncelerinin duygularını ve davranışlarını nasıl etkilediğini anlamasını ve daha sağlıklı, uyumlu tepkiler geliştirmesini sağlar.
Sonuç olarak,
Olumlamalar, anlık bir moral kaynağı olabilir ama uzun vadede gerçekçi hedefler, planlar ve eylemler olmadan bir işe yaramaz. Gerçek değişim, içi boş sözlerden değil, bilinçli çaba ve kararlılıktan doğar. Kısacası, ayna karşısında kendimize güzel sözler söylemek yerine, sorunlarımızı çözmek için harekete geçmek en güçlü olumlamadır.” İfadelerine yer vermiş.