Yaşadığım Çöküşlerin Yarattığı Muhteşem Boşluklarım

Son günlerde yaşadığım rahatsızlık nedeniyle bol bol düşünmeye vaktim oluyor. Haliyle beynimde yaşananlarla ilgili düşünceler dolanmakta. Sabah izlediğim bir eylemimde pek çok açıdan hasta durumda olduğumu ve bu yaşadıklarımın da hastalıklı tavırlarımın bir yansıması olduğunu anlatıyordu. Belli bir açıdan baktığımda doğruymuş gibi görünse de bu düşünce tarzı tam olarak içime de sinmiyor.

Eğer daha geniş bir perspektiften bakacak olursam insanın içinden geçtiği doğal gelişim aşamaları var. Ve her aşamanın da kendine göre bir idrak kapasitesi, değerler sistemi dolayısıyla belli bir anlayış biçimi var bence.

Şimdi, varoluşun nasıl başladığı hakkında neye inanırsam inanayım sonuçta aklı başında insanın görebileceği bir gerçek var: Doğa kendi içinde mükemmel bir sistem. Eğer en baştan itibaren elementlerin bir araya gelişi, astronomik sistemlerin organize oluşu, dünyamız gibi gezegenlerde hayat formlarının ortaya çıkışı, biyolojik organizmaların mükemmel işleyişi, bilinçlilik vs… gibi olguları göz önüne alırsam, evrendeki her şeyin bir üst bütünden beslenerek kendi kendini organize eden sistemler olduğu gerçeğini de gösteriyor.

Tümüyle varoluşu ve yaşamı destekleyen, kendi kendini organize eden mükemmel bir sistemin içerisinde gerçekten “hastalık” diye bir şeyin olabilmesi mümkün mü be Şapşiğim? Yani benim hastalık diye nitelendirdiğim, en uç noktada canlıların ölümüne yol açan bir hal de bu mükemmel bütünün bir parçası değil midir?

İşte kritik nokta burada: Neden yaptıklarımın zararlı sonuçlarını bile bile aynı şeyi yapıyorum!? İşte bana göre bunun tek bir cevabı var: Yaşadığım her deneyimin hiçbiri aynı akıl, idrak, anlayış, duyuş, hissediş, davranış düzeyinde değil… Dolayısıyla yaşadığım her koşuldan bugüne kadar birikmiş olan bilgilerden, deneyimlerden aynı biçimde yararlanamıyorum. Onları kendime mal edemiyorum. Çünkü eğer böyle olsaydı, yani her biri diğerinden daha gelişmiş düzeyde doğsaydı bugün ben bu halde olmazdım sanki…

O zaman şöyle bir kanaate varmak çok da yanlış olmayacak: Demek ki şu an “hastalık” olarak nitelendirdiğim şeyler benim doğal gelişim sürecimde içinden geçilmesi gereken aşamalarım… “Bunlardan bir şey öğrenip öğrenememek tamamen benim kendi seçimime bağlı” demek de doğru değil. Çünkü seçme özgürlüğüne sahip olmam için belli bir aşamanın üzerine çıkmış olmam gerekiyor diye hissediyorum.

Eğer ben bugün bu haldeysem aslında ne bir başkasını ne de kendimi suçlayamam. Çünkü idrak bu kadar olunca icraat de ancak bu kadar oluyor. Bunu hastalık, gerilik, kötülük vs. gibi isimlerle adlandırmam keyfime kalmış yahu Şapşiğim… Aslında her şey tam olarak olduğu gibi, olduğu yerde kendi doğrularına ve kendi gerçekliğine sahip. Yani beni dövseniz öldürseniz onun gelişim düzeyine bağlı idrak kapasitesini değiştiremem.

Ha, bu durum elbette kendi etki ve sorumluluk alanımdaki işleri boş bırakmak ve vurdumduymazlık içinde yaşamak anlamına da gelmiyor bu deneyimin içinden geçerken. Tam tersine eğer aklım eriyorsa etki alanımda bulunan, yani kendi gücümle gerçekten değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için harekete geçmek zorundayım. Ama gücümün ve etki alanımın ötesinde kalan şeyler için ise yapabileceğim de pek bir şey yok gibi.

Zaten olaylara bakarsam, işini iyi yapan doktorlar kendi etki alanlarındaki insanların iyileşmesine, insanlara hizmet eden diğer sektörlerdeki fedakar insanlar bir şeylerin değişmesine vesile oluyor. Ama benim tek başıma bütün her şeyi topyekûn değiştirebilecek bir gücüm yok. Bununla birlikte kendi bedenimi, kendi zihnimi, kendi alanımı yenilemek, güçlendirmek, dönüştürmek ve bütünleştirmek adına yapabileceğim hiçbir şeyin ise sınırı yok. Çünkü benim -idrak durumuma göre- tam etki ve sorumluluk alanımda olan şey sadece bu: Bedenim, zihnim ve idrak alanım benim yapım. Bunlarla uğraşırsam belki etki alanımı geliştirme şansına da sahip olabilirim. Ne dersin Şapşiğim?

Kısacası yaşadığım olağan dışı durumlar ilk bakışta bir “bozukluk” gibi görünse de daha bütüncül, kapsamlı ve derinlikli bir bakış açısıyla baktığımda aslında hastalıklı bir durumun söz konusu olmadığını, yaşanan hiçbir şeyin ceza olmadığını, olan işlerin gerçek sebeplerini beynimle tam olarak kavrayamayacağımı, sebepler ve sonuçlarla ilgili yorumlarımın sınırlı bir zihnin ürünü olduğunu da kavradım oysa ki.

Bu tümör bir şeyler öğrenmek isteyen Sevgili Şapşiğim için olağanüstü iyileştirici, dönüştürücü bir araç oldu. Ben kendi ömrüm süresince bu kadar kapsamlı ve bu kadar küresel çapta bir olaya şahit olmadım. Yaşıyorum, yaşayacağım… Naçizane önerim, kendi içimde bu sürecin getirdiği değişimleri yaşamaya ve gözlemlemeye devam ederken yapılan standart yorumların ötesinde, yarattığım kültürün hipnozuyla oluşmuş sanal gerçekliklerimin nasıl birer birer çöktüğünü, bu çöküşlerin aslında ne güzel bir boşluk yarattığını, nasıl bir gelişime vesile olduğunu izlemeye çalışıyorum.

Ve tekrar güzel günlerde yeniden kucaklaşmak dileğimle…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir