HABER MERKEZİ
Medeniyetlerin beşiği Anadolu’muzun doğusundan batısına uzanan büyük bir tarihi var. Asırlar içerisinde kulaktan kulağa aktarılan efsaneleri de saymakla bitmez. Adım attığınız her bir bölgede ya da şehirde kah acıklı kah hüzünlü hikayeler anlatılır. Kendinizden bir şeyler bulursunuz bazen bu hikayelerde. En çok da dramatik bir son ile biten hikayeler akıllarınızda kalır.
SPİL DAĞI VE AĞLAYAN KAYA (NİOBE KAYASI)
Spil Dağı, Manisa’da yer alan dağdır. Merkeze yaklaşık 25 km mesafede yer almaktadır. Manisa’ya girerken karşınızda tüm heybetiyle duran dağ, 1517 metre yüksekliğe sahiptir. 1968 yılında Spil Dağı Milli Parkı olarak ilan edilmiştir.
Hem doğal hem de tarihi zenginliklere sahip olan Spil Dağı’nın en ünlü yeri ise Ağlayan Kaya’dır. Diğer ismiyle Niobe Kayası olarak da bilinen Ağlayan Kaya, görenleri şaşırtır. Çünkü kayanın şekli, başını öne eğmiş ağlayan bir kadını andırmaktadır. Bu doğal oluşum kaya, mitolojiye göre 12 çocuğunu kaybetmiş olan Anadolulu Niobe ile özdeşleşmiştir. Her yıl bu efsaneyi duyan yüzlerce kişi tarafından ziyaret edilen Niobe Kayası, Manisa’nın turizm potansiyelinde önemli bir yere sahiptir.
Tarihte paranın ilk icat edildiği topraklar olan Manisa sınırları, Lidya Uygarlığı’na ev sahipliği yapmıştır. Sardes (Salihli) gibi zengin bir kentin bulunduğu bu topraklar hem bereketi hem de efsaneleri ile nam salmıştır.
Mitolojiye göre, Niobe Spil Dağı civarında hüküm süren Lidya Kralı Tantalus ve Dione’nin kızıdır. Çocukluğu bu bölgede geçen Niobe, Leto ile arkadaşlık kurar, oyunlar oynar, büyüdükçe de genç ve güzel bir kız olur. Evlilik yaşı gelince de Thebai Kralı Amphion ile evlenir. Zamanla bu evlilikten tam 12 çocuğu olur. 6’sı kız, 6’sı erkek olan çocuklarıyla mutlu bir hayat sürmektedir. (Kimi kaynaklarda 7’si kız 7’si erkek olmak üzere 14 çocuğu olduğu yazılıdır.)
Niobe, çocuklarıyla mutlu mesut bir hayat sürmesine sürmektedir lakin bir zaman sonra anneliği ile övünmeye başlar. Tam 12 çocuğu olmakla böbürlenir, kendisi kadar bereketli bir anne olmadığını anlatır etrafına. Hatta çocukluk arkadaşı tanrıça Leto’ya bile kafa tutar. Leto’nun Apollon ve Artemis adında sadece 2 çocuğu vardır. Niobe kendini Leto’dan daha üstün görmeye başlar.
“Ben talihliyim, mutluyum. Ne olursa olsun daima mutlu olarak yaşayacağım. Benim bir sürü çocuğum var. Ecel onların hepsini elimden alarak beni çocuksuz bırakamaz. Kimse benim neslimi kurutamaz. Halbuki Leto sadece 2 çocuk annesi, kendini bir şey sanıyor. İki çocuk da neymiş ki!”
Bu kibir dolu sözleri duyan diğer kadınlar Niobe’yi uyarır: “Aman sus, Leto duymasın… Leto bu dediklerini bir duyarsa.” Leto güçlü bir tanrıçadır ve herkes ona saydı duyar. Fakat Niobe bir türlü akıllanmaz. Gururlanmaya devam eder ve… “Leto annelik konusunda benimle aşık atamaz. Duyarsa duysun bilirse bilsin…” diye bağırmaya devam eder. Tanrıça Leto o esnada bir çay kenarında dinlenmektedir. Ve rüzgâr usulca Leto’nun kulağına bu sözleri fısıldar, Niobe’nin konuştuğu her şeyi Leto’ya yetiştirir. Tanrıça Leto tüm bu meydan okuyan sözleri duyunca çılgına döner. Çok sinirlenen Leto, çocukları Apollon ve Artemis’i yanına çağırarak Niobe’den öç almalarını ister. Bunun üzerine, annelerinin sözünü dinleyen Apollon ve Artemis, yay ve oklarını kuşanarak Niobe’nin çocuklarını öldürmeye giderler. Öğle vakti Niobe’nin 6 oğlu kayalık ve sarp yamaçlarda avlanırken Apollon oklarını atarak oğulları yere serer. Bu kötü haber duyulunca da altı erkek kardeşin altı güzel kız kardeşi, abilerinin öldürüldüğü dağa doğru koşar. Lakin tam oraya ulaşacakları vakit güneş batmıştır ve gece olmuştur. Ay ve av tanrıçası Artemis gece karanlığında parlar ve görünmez okları ile 6 kız kardeşi oracıkta öldürür. Böylece Niobe’nin 12 çocuğunun hepsi hayatını kaybeder. Niobe, evlatlarının cesetlerinin başında günlerce ağlar. Gözyaşı döker, çırpınır ve gereksiz yere böbürlenmesinin bedelini çok ağır şekilde öder. Tam 9 gün boyunca kimse çocukların cesetlerine dokunmaz. Çocukların cesetleri 10. gün tanrılar tarafından gömülür. Niobe evlatlarını kaybedince durmadan ağlar, üstünü başını parçalar. Hıçkıra hıçkıra feryat eder, gözyaşı tükenir. Büyük ızdırap yaşayan Niobe’nin sonunda sesi kesilir, dilsiz bir canlıya dönüşür adeta. Tanrılar onun bu yaşadığı derin acıyı görürler. Tanrı Zeus, Niobe’nin daha fazla ızdırap çekmesine izin vermez ve onu bir kayaya dönüştürür. Taş kesen Niobe’nin sonu bu şekilde olur.