YOK SAYDIĞIM YILLAR…

Yazı dizisi ( 8 )

2020-2021 ve 2022…

Aslında Gezi Parkı olayları sırasında bir kesiti atladım. Hemen ondan söz edeyim sonra devam edelim. Gezi parkı olaylarında ki dehşeti hepiniz biliyorsunuz. Halka adeta zulüm ediliyordu. İnsanlar coplanıyor, yerlerde sürükleniyor. Acımasızca dövülüyor ve panzerlerden her gün tonlarca su insanların üzerine sıkılıyordu. En tehlikelisi ise Hataylıların Suriye olaylarında tanıştığı biber gazı ve gaz bombalarıydı. Gündüz caddesi boyunca evlerin içine varılana kadar gaz bombaları atılıyor halk taciz ve aynı zamanda tahrik ediliyordu. Böyle bir dönemde iken ben Antakya Kapalı Spor Salonunun hemen önünde olayları takip ediyordum. Bir ayakları diz çökmüş diğer ayaklarından destek alarak dakikada onlarca gaz bombası fırlatan polislere dönen ve bağırabildiği kadar bağırarak “Siz ne yapıyorsunuz? Size bu emri kim verdi? Kesin Gaz atmayı!’ diyen sivil giyimli ince yapılı daha sonra Hatay’ın yeni Emniyet Müdürü olduğunu öğrendiğim Ali Doğan Uludağ’la da orada tanışmıştım. Ertesi gün gazete manşetine ve Televizyonda ‘Biber Gazına son veren Adam’ diye yazmış ve anlatmıştım. O günden sonra görev yaptığı süre içinde halkçı kimliği ve hoşgörülü tavırlarıyla Hataylıların gönlünü kazanan Ali Doğan Uludağ bugünlerde Antalya’da emeklilik hayatı sürüyor.

Evet öyle günlerdi işte…

*

Nerde kalmıştık Çekmece Belediyesi ve seçimler.

Çekmece Belediyesinde seçim gününe kadar Remzi Reyhanioğlu ve ekibinin seçimi alacağından hiç şüphemiz yoktu. Ancak seçim günü sandıkların açılmasıyla birlikte ar arda DSP ve adayı Dr. Cafer Özenir’in oyları çıkmaya başlamıştı. Daha ilk dakikalardan seçimi kaybettiğimizi anlamıştım. Ancak 2. Sıradan meclis üyesi olduğum için 4 arkadaşım, şimdi rahmetli oldu Besim Ekşi, Ali Karataş, Ferid Kanadlı ve Ferit Kısaboylu ile birlikte meclise girmiştik. Bu bölümü uzatmayacağım. Çükü uzatacak bir durumu yok. Benim için de zaten kısa süren bir dönemdi. Yanılmıyorsam 14. ayda istifa etmiş ve belediyecilik hayatım sona ermişti…

Günışığı Gazetesini bildiğiniz üzere iyi kötü götürmeye çalışıyorduk. Gazete faaliyetleri Çekmece’den sürüyordu. Kardeşime ait o daha önce yatıp kalktığım depo da bize ayrılan yerde çalışıyorduk. Suna hanım boşanmış olmamıza rağmen profesyonel bir şekilde işini geçmişine karıştırmadan sürdürüyordu. Elbette bu konuda benim hakkımı yememek lazım. Ben de benzer tavırlar sergileyerek herkesin şaşkınlığına neden oluyorduk.

Nasıl olabiliyordu? Boşanmışlardı ve aynı işyerinde çalışmaya devam ediyorlardı. Üstelik sık görüşüyorlardı. Bu işte bir iş var ama neydi? Bunlar konuşuluyordu arkamızdan hatta bazen önümüzde. Benim bu tür söylemlere o zamanlarda da bugünde verdiğim yanıt hep aynı oluyor. “Biz evliliğimizi bitirdik. Ancak 20 yıl süren bir birliktelik vardı. Dost kalabilirdik. Biz bunu başardık. Ve evet bundan sonra onun hayatında nasıl bir değişiklik olursa olsun ben onun arkasında yapabildiğim kadar kalacağım. Onun da aynı duygular içinde olduğunu biliyorum. Bizimkisi iyi bir dostluktu…

Her şeyin rutin gittiği uzun bir dönem geçti. İş Güç ve bazen herkesin hayatında olduğu kadar aksaklıklar oluyordu. Ancak yalnızlık bazen kendini hissettiriyor ve yaşamında birinin olmasını istiyorsun. Bu konuda denemelerim olduysa da hiçbirinde başara sağlayamadım. Halen de öyle…

Günler haftaları, haftalar yılları kovalıyordu. Çekmece’de evimde mutluydum. Hatice Yolcu Apartmanında oturuyordum. Rahmetli ninemin adına yapılmıştı. Şirin bir dairem ve çok iyi komşularım vardı. Evden işe, işten eve bir yaşam. Bazen girdiğim depresyon olmazsa aslında her şey yolundaydı. Ancak depresyon beni zorluyordu. Herkes kadar küçük çaplı sağlık sorunları da arada bir kendini hissettiriyordu. Yaşlandığımın an be an farkındaydım. Kaçınılmaz bir şeydi tabi. Ama insanı korkutan bir süreçtir. Onunla da baş etmek zorundasınız. Kimsenin olmadığı bir ev ve siz. Arada bir Suna geliyordu. Evin temizliğinden, yemeğine kadar yapıyordu. Sera da zamanın büyük bir bölümünü bende geçiriyordu ancak yine de bu alanda sıkıntılar yaşıyordum. Büyük bir kalabalık içinde kendimi yalnız hissettiğim çok oluyordu. Yalnız yaşayan insanlar bilirler kendileriyle çok hesaplaşırlar. Benim de uzun yıllarım böyle geçti. Hep kendimle hesaplaştım. Doğrularım, yanlışlarım ve ben. Tartışıp durduk uzun geceler boyunca…

*

Özellikle Bahar mevsimlerini çok severdim. Baharla birlikte tomurcuk açan ve yaprak veren ağaçlara bayılırım. Her Bahar mevsiminde soluğu Harbiye Şelaleler yolunda alırdım ve orada ki koca çınarların yaprak ve tomurcuklarını gökyüzüne bakarak seyre dalardım. Ne kadar güzel ve ne kadar büyüleyici bir halleri vardı. Çevreden gelen farklı ot kokuları, ağaç, çiçek kokuları, böcekler, kelebekler, solucanlar hepsi ama hepsi içimi yaşama sevinci ile dolduruyordu. Özellikle de Ballıöz’ü çok severdim. Bahar mevsiminde bolca gittiğim bir yer. Müthiş ormanlık alanı ve dereleriyle beni büyüleyen diğer bir adresti. Kekik kokan serinyol yamaçlarına çok gitmezdim. Ancak uzun yıllar önce gitmiştim. Hayallerimde hep süslerdim oraları. Yine Bahar mevsimi gelmişti. Ben soluğu Harbiye’de almıştım. Güneşin parlayan ışınları o sözünü ettiğim çınar ağaçlarının yaprakları arasından yüzüme vuruyordu. Papatyalar ve farklı renklerde birçok çiçek yol kenarını süslüyordu. Üzeri mantar ve yosun tutan kayalar, kuş sesleri ve kıştan kalma birkaç turunç ağacında ki turunç taneleri. Harikaydı. Deli bir sevinç vardı içimde. Çok seviyordum oraları. Yıl 2019’un Nisan başı gibiydi. Bahar mevsimlerinde gelmeyi çok sevdiğim buralara bir daha gelemeyeceğimi bilmiyordum. Ve öyle de oldu. Bir daha oraya Bahar mevsiminde gitmek nasip olmadı. 2019’un sonunda patlayan yapmacık ve halen planlandığına inandığım virüs ve pandemi…

O pandemi herkes gibi beni de vurmuştu. 2020, 2021 ve 2022 Baharlarını herkes gibi beni de eve hapsetmişti. Artık dışarı çıkmak dahi insanları korkutuyordu. Sahip olduğum Sarı Basın Kartı sayesinde ben dışarı çıkabiliyordum. Ancak Antakya’mın sokakları, caddeleri sessiz ve yalnızdı. Hiçbir zevk almıyordum. Bilindiği üzere 2022 ortalarından itibaren ancak hayat normalleşmeye başlamış, maskeler atılmaya başlamıştı. İnsanlar işlerine güçlerine yeniden dönmüştü.. Her şey normale doğru gidiyordu. İnsanlarda pandemi denen o zorlu süreçten çıkmış olmanın sevinci ve mutluluğu vardı. Parklar, yeşil alanlar, mesire yerleri dolup taşıyordu. Akşamları caddeler ve sokaklar insan seline dönüyordu. 2022’in yazı böyle geçti. Sonbaharı da öyle ve Kışı da…

Sabırsızlıkla beklediğimiz ve pandeminin sıfırlanacağına inandığımız 2023’e doğru adım adım gidiyorduk…

Herkesin dilinde 2023 vardı!

2023 gelecek ve her şey güzel olacaktı!

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir