Son zamanlarda çivisi çıkmış bu dünyada kimse durması gerektiği yeri bilmiyor. Buna belki ben ve sende dahilsindir. Sürekli bir aşırılık sürekli bir adım daha ilerde olma hırsı.
Elbette insan adım atarken hep bir adım ilerde düşünmeli kendini ama durması gerektiği yeri ve o adıma giderken arkasında yarattığı tahribatı da düşünmeli. Bunu yaparken sonrasında olacaklar da hazır olmalıdır.
Bu durumu kısaca özetleyen Samos Adası’nda doğan Pisagor, Antik İyonya’nın en ünlü düşünürlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Felsefik öğretileriyle tüm dünyaya örnek olmuş filozofun, mucitliğini kullanarak keşfettiği bir icat mevcut. İsmi “Adalet Kupası” olan bu icat, kupanın ortaya çıkışındaki hikâyenin altında açgözlülük yatıyor. Aslında durman gerektiği yeri bilmemek zaten açgözlülükten doğuyor. Hep daha fazlasını istemekten artık gerçeklerden uzaklaşıyoruz. Bencilleşiyoruz, adaletimiz şaşıyor. Çünkü “Benci” oluyoruz.
Peki. Nedir bu “Adalet kupası” gelin size anlatayım. Çok basit olan ama verdiği mesaj çok büyük bir kupa bu. Bardağın özeliği bardağın bir bölümünde bir çizgi vardır. O çizgiye kadar içerisine bir şey koyduğunuz zaman normal bir bardak olarak bunu kullanabilirsiniz. Ancak o çizgiyi geçene kadar doldurmaya devam ederseniz yani çizgiyi çok ufak bile geçerseniz sifon etkisi devreye girer. Bu sefer bardağın içinde ki sıvının tamamı alttan dökülür gider. Çizgiyi aşarsanız sadece çizginin üstünü değil, içindeki bütün içeceği kaybedersiniz. Bu yüzden durmanız gereken yeri çok iyi bilmeniz lazım. Bilmezseniz elinizdeki her şeyi kaybederdiniz. Hayatımız da bundan ibarettir aslında. Aç gözlü davranıp hep daha fazla isterseniz, elinizde mevcut olan şeyleri de kaybedersiniz.
BARDAĞIN YAPILMA AMACI VE YAPILMA HİKAYESİ
Adalet Kupası’nın ortaya çıkışıyla ilgili ilk hikâyeyi, çömlek sanatçılarından biri Timos Chatzilagos anlatıyor. Sanatçı Timos, kupanın ortaya çıkış hikayesini “Antik Yunan’da açgözlülük insanların toplumdan dışlanmasının sebebiydi. Hiç hoş karşılanmazdı. Bu amaçla da Pisagor, insanları açgözlülükten korumak ve öğretilerini güçlendirmek için bu bardağı icat etme gereği duydu” şeklinde aktarıyor.
Kupanın ardında yatan hikâyenin “Pisagor, bir gün inşaat işçilerinin denetlemesi için görevlendiriliyor. İşçiler bir anda kendilerine ödül olarak sunulan içeceğin, ‘sen daha çok içtin’ kavgasına tutuşuyor. Pisagor da bu olaydan sonra düşünüyor ve bu bardağı icat etme kararı alıyor. Böylece işçilerin bitmek bilmeyen içecek kavgası son buluyor ve hepsi içecekten eşit seviyede içiyor” olduğu anlatılıyor.
Ufacık bir kupada bile açgözlülüğün zararlarını görebiliyorken, hayatımızda da açgözlülük yaparsak ne kadar zarar görebileceğimiz aşikâr. Bu yüzden de insanoğlu olarak açgözlü olmamalıyız. Azla yetinmeyi bilen ve sınırını ölçebilen insanlar olalım. Hayatında da durman gerek yeri iyi bil ve aşırıya kaçma. Haddini bil.
Felsefeyle çok ilgilenen bir toplum olmadığımızdan unutulan bazı kavramları Pisagor yaklaşık 2500 yıl önceden bir kadehle hatırlatmak istemiş. İyisi mi bende haddi mi bilerek yazımı sonlandırayım….