HABER MERKEZİ
İnsan Hakları Derneği Hatay Şubesi Eş Başkan Mürsel Tonguç Salmanoğlu, İnsan hakları günü nedeniyle bir basın açıklamasında bulundu.
Mürsel yaptığı basın açıklamasında, “BM, İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır insani yıkımın bir daha asla yaşanmaması için, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmiştir. Bugün gelinen noktada maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalınmıştır” dedi.
Açıklamasının devamında şu ifadelere yer veren Salmanoğlu, “BM, varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları ve iç savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede, başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır. Maalesef güçlü devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı oluşturdukları askeri ve ekonomik birliktelikler, savaş politikaları en son Gazze’de yaşanmakta olan derin insani krizde olduğu gibi halkları temel hak ve özgürlüklerini tümüyle kullanamaz hale getirmiştir.
DEPREMİN YOL AÇTIĞI ÖLÜMLER YAŞAM HAKKI İHLALİDİR
6 Şubat 2023 tarihinde, Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafyanın yakın tarihinde görülen en büyük doğal afetlerden biri yaşanmıştır. Bu gerçekliğe ve geçmişte yaşanan depremlerden çıkarılan acı derslere rağmen siyasal iktidarlar, sorumluluklarını yerine getirmemişler, bilimin gereklerine uygun deprem hazırlıkları yapmamışlar, etkin afet yönetim planları oluşturmamışlardır. Depremin yol açtığı ölümler yaşam hakkı ihlalidir. Ülkede yaşanmakta olan ağır krizin fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik tüm sonuçlarından en derin şekilde etkilenen sığınmacı ve mülteciler, ne yazık ki toplumumuz açısından görmezden gelinen, hatta gözden çıkarılan hayatlar oldular. Türkiye uzunca bir süredir cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkânsız kılan ağır insan hakları ihlalidir. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvensizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları, mülteci ve sığınmacıları vurmaktadır. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli, kıdem tazminatı hakkına dokunulmamalı ve iş cinayetleri önlenmelidir. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu eylem hakkı güvenceye alınmalıdır. Son söz olarak; var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.