Antik Kent; Antakya!

HABER MERKEZİ
Asi Nehri kıyısına kurulmuş bir antik kent. Kalıntıları günümüz Antakya şehrinde bulunur ve modern şehre ismini verir.
Antakya Büyük İskender’in generallerinden I. Seleukos tarafından milattan önce dördüncü yüzyılın sonunda kuruldu. Şehrin gelişmesinde coğrafi, askeri ve ekonomik konumu büyük bir etken olmuştur. Şehrin Baharat Yolu, İpek Yolu ve Kral Yolu’nun yakınlarında bulunması ekonomik olarak gelişmesini hızlandırmış ve yakın doğunun başkenti olma yolunda İskenderiye’ye rakip olmasını sağlamıştır. Şehir ayrıca Helenistik Yahudiliğin ve İkinci Tapınak Dönemi Yahudiliğinin ana merkezlerinden biridir. Antakya’nın şehirleşmesinin büyük bir bölümünü Roma İmparatorluğu topraklarının Doğu Akdeniz bölgesindeki en önemli şehirlerden biri olduğunda yaşamıştır.
Antakya hem uzun tarihi hem de Helenistik Yahudiliğin ve Erken Hristiyanlığın ortaya çıkmasında oynadığı kilit rolü sebebi ile “Hristiyanlığın Beşiği” olarak adlandırılır. Hristiyan Yeni Ahit, “Hristiyan” isminin ilk olarak Antakya’da ortaya çıktığını ileri sürer.
Şehir, Suriye Tetrapolisi olarak bilinen (Antioch, Seleucia Pieria, Epemiye, Laodicea) şehirlerden birisidir.
Şehir, Augustus zamanında yarım milyon nüfusa sahip bir metropoldü ancak, Orta Çağ’da yaşanan savaşlar, sık yaşanan depremler ve Moğol istilaları ardından Antakya’dan geçmeyi bırakan ticaret yollarının değişmesi sebebi ile önemini kaybetmiştir.
Antakya’dan önce aynı bölgede Meroe adlı bir yerleşim bulunmaktaydı. Burada Herodot’un “Pers Artemis’i” olarak adlandırdığı, Semitik tanrılardan Anat’a ait bir tapınak bulunmaktaydı. Bu tapınak Antakya’nın Doğu mahallesinde bulunuyordu.
Silpius Dağı (Habib-i Neccar Dağı)’nın eteklerinde Io veya Iopolis adında bir yerleşim yeri bulunmaktaydı. Bu isim kendilerini Attik İyonyalılarla bağdaştırmak isteyen Antakyalılar tarafından kullanılrdı. Io’nun küçük bir tüccar Yunan kolonisi olduğu düşünülmektedir.
Milattan sonra 4. yüzyılda yaşamış Antakyalı bir hatip olan Libanios’un yazılarında Büyük İskender’in Antakya mevkiinde kamp kurduğu ve Antakya’nın kuzeybatısında Zeus’a bir sunak yaptırdığını belirtmiştir. Bu olay sadece Libanios’un yazılarında geçmektedir. Muhtemelen Antakya’nın statüsüne yükseltmek amacı ile yapılmış olabileceği düşünülse de gerçek olmaması için bir sebep bulunmamaktadır.
Milattan önce 323 yılında Büyük İskender’in ölümünden sonra, generalleri işgal ettikleri bölgeleri kendi aralarında paylaşmıştır. I. Seleukos Nikator Milattan önce 301 yılında, İpsos Savaşı’nın ardından Suriye topraklarının hakimiyetini kazanmış ve Suriye’nin kuzeybatısında dört “kardeş” şehir kurmaya başlamıştır. Bunlardan biri babası Antiochus’un şerefine kurduğu Antakya’dır. Suda’ya göre de şehrin adı I. Seleukos Nikotor’un oğlu I. Antiohos’tan gelmektedir. I. Seleukos’un onaltı Antioch kurduğu düşünülmektedir.
Orijinal Selevkos şehri, mimar Xenarius tarafından İskenderiye’nin ızgara planı taklit edilerek yapılmıştır. Libanios bu şehrin ilk binasını ve yerleşim planını şu şekilde anlatır. Kalesi Habib-i Neccar dağının üstünde bulunuyordu ve şehrin geneli dağın kuzeyinde, nehrin saçaklandığı yerde dağın yamaçlarında yerleşmışti. Şehir merkezinde iki büyük sütunlu yol kesişiyordu. Kısa bir süre sonra şehrin doğusuna Antiochus I tarafından ikinci bir mahalle kuruldu. Kendine ait surları bulunan bu mahalle, Strabon’nun tabirine göre Yunan şehrinin aksine yerel kültüre sahipti.
602-628 Bizans-Sasani Savaşı sırasında İmparator Herakleios, 613’te Antakya dışında II. Hüsrev’in işgalci Pers ordusuyla karşı karşıya geldi. Bizanslılar, Antakya Muharebesi’nde Şehrbârâz ve Şahin Vahmanzadegan komutasındaki kuvvetler tarafından mağlup edildi ve ardından şehir, Suriye ve Doğu Anadolu’nun çoğuyla birlikte Sasanilerin eline geçti.
Antakya, Kutsal Yazıtların gerçek anlamlarında harfi harfine yorumlanması ve İsa’nın insani sınırları ve tanrısal doğaları arasındaki farka vurgu yapan bir Hristiyan düşünce okulu olan Antakya Kateşistik Okulu’na adını verdi. Tarsuslu Diodorus ve Mopsuestialı Theodor bu okulun liderlerindendi. Başlıca yerel aziz, Antakya’nın yaklaşık 65 kilometre doğusunda 40 yıl boyunca bir sütunun üzerinde son derece münzevi bir hayat yaşayan Simeon Stylites’ti. Cenazesi şehre getirilmiş ve İmparator II.Leo’nun emrinde inşa edilen bir binaya gömülmüştür. Bizans döneminde Konstantinopolis ve Antakya gibi merkez şehirlerde büyük hamamlar inşa edilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir