6 ay geçti yaralar sarılmadı!

Yazdığı öykü türü yazılarla adından sıkça söz ettiren Hataylı Yazar Selma Özalp Alvanoğlu, bu kez kalemini çağlar öncesi Antakya’yı deprem sonrasıyla birleştirerek sentezledi.

Alvanoğlu yazdığı yazı da kısaca Antakya’yı özetledi.

HABER MERKEZİ

“Antakya için yazdığım öyküler öksüz kaldı” diyerek yazısına başlayan Alvanoğlu şöyle devam etti; “Kültür Tarih ve sanatla yoğrulmuş bu coğrafyamızda her taşın içinde gizemli ve anlam yüklü bir hikâyeyi duyarsınız. Kimler geldi kimler geçti bu diyarlardan. Kültürler beşiği Antakya’mızın içinden geçerken çan ezan hazzan sesleri kulaklarımızda çınlanırken yüreğinizde bir huzur hissedersiniz.

Antakya Tikesi

Antakya Annemiz Antakya’yı kurduğu zaman bu coğrafyayı kardeşlik şehri ilan etmişti.

Antakya Annemizin çocukları olmuyor muştu.

ANTOÇYA Annemiz Ben Dünyanın en güzel yerinde şehir kurup bütün kültürlerden insanlar getireceğim bir barış ve kardeşlik kenti kuracağım diyerek bir Adak adamıştı. Antakya Annemizin adağı kabul olur ve bu coğrafyada Antakya’yı kurar. Kendi heykelini bir simge haline getirirken kafasını saran tacında Antakya surlarını simgeler. Omzundaki buğday başaklarında Antakya’nın bereketli topraklarını simgeler. Eteklerinde de yüzen bir çocuk olarak Asi nehrini simgeler şans ve kader tanrıçası olarak kendini sembol eder. Antakya çok eski kadim bir şehirdir.

Asinin yelesine tutunmuş Güzel Antakya’m Maalesef büyük bir Afet yaşamış ve her taşında bir acı bir feryat yankılandı. Acımız çok büyük. Antakya kıyameti yaşadı. Kültürlerin harman olduğu Güzel Antakya’m Deprem anında bütün inançların diliyle tek bir yürekte Allah’ın adıyla yalvardı. Hazreti Hızır huzura ersin. Hazreti Musa huzura ersin yakarışlar ışık olsun bizlere

Şimşekler Tanrısı Zeus Denizler Tanrısı Poseidon haykırıyordu o gece. Asi Asi olmaktan utanmıştı yıldızlar düşüyordu Tarih kan ağlıyordu. Zamanın ayak sesleri hep birlikte koşuşturuyordu. Zaman ve mekanlar değişmişti. Antakya Annemiz ağlıyordu kaybettiği çocukları için. Kel dağından taşlar düşerken Asi sıkışıp kalakalmıştı. Çiçekler küsmüş baharlar yas tutmuş

Hüzün rüzgârları içinde Antakya can çekişiyor. Maalesef 6 ay geçti ama yaralar iyileşmedi iyileşmiyor” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir