Diyet yapmak ne değildir?

Türk Dil Kurumu’na göre diyet, bir suç karşılığında kişinin ödemek zorunda olduğu akçe olarak tanımlanıyor. İkinci tanımı ise biraz daha tanıdık olduğumuz sağlığı korumak ya da düzeltmek gereğiyle uygulanan beslenme düzeni olarak geçiyor.
Bilinen tanımlara göre diyet denildiğinde insanların zorla, eyvah kilo aldım düşüncesiyle “Artık diyet yapmak zorundayım.” dediği bir ceza sistemini çağrıştırıyor aslında.
Bu iki tanımın dışında günlük hayatımızda biz diyeti çok farklı şekillerde de tanımlıyoruz. Kişinin daha önceki deneyiminden ya da bir arkadaşının, tanıdığının deneyiminden olan bir beslenme düzeni olabilir, diyet listesi olabilir, kısıtlayıcı bir program olabilir ve bu programda herhangi bir aksaklık olduğu zamanda da genelde ‘diyetini bozmak’ tanımı kullanılıyor.
Aslında bozulan diyetten ziyade moralin, gelecek hayallerin ve daha bir sürü şey oluyor.
Peki neden böyle bir şey oluyor?
Neden beslenme hakkında bu kadar çok bilgi kirliliği var?
Üstte yer alan soruların cevabı bence çok basit. Beslenme temel olarak bir ihtiyaç aynı tuvalete gitmek gibi, uyumak gibi. Ve biz bu ihtiyacı her birimiz her gün gideriyoruz. Dolayısıyla konuyla ilgili herkesin bir fikri, deneyimi var ve bu deneyimler de birbirine aktarılıyor.
Örneğin karşı komşu sabahları sirkeli su içiyor, avokadosuz kahvaltı yapmıyor, öğle öğününde 150 gram yağsız tavuk yiyor, akşamları sadece salata tüketiyor ve bunun sonucunda da başarıya ulaşıyor, çünkü karşı komşu iradeli, çünkü o hedefine doğru ilerliyor.
Kişi bunu duyduğunda bazı çıkarımları oluyor tabii. Karşı komşu bu şekilde hedefe ulaşmışsa o zaman ben de aynılarını yapayım; sabahları sirkeli su içmeliyim, avokado olmazsa olmaz, 150 gram yağsız tavuk ve salata ile hedefime ulaşabilirim gibi.
Normal olarak kişi bunu bir dönem yapabiliyor ve bir dönemden sonra yapamıyor. Bunun sebebi en basit anlamda bedenin ihtiyaçlarının kişiye göre değişmesi, damak tadı, maddi imkanlar, yaşam tarzı değişiklikleri hatta aynı kişinin ihtiyaçlarının da günden güne değişiyor olması.
Değişen ihtiyaçlar önemsenmediğinde söz konusu önerileri sürdürmek imkânsız oluyor ancak kişi düşünmek yerine kendini ‘başarısız, iradesiz, yetersiz’ hissediyor.
Bu hisler uzun vadede yeme bozuklukları gibi çok daha ciddi problemlere neden olabiliyor.
Kendimizi içinde bulduğumuz bu durumda yapılması gereken ilk şey diyetin bozulabilen bir şey olmadığını kabul etmek, ikincisi bedeni terbiye etmeyi hedeflemeyi değil fiziksel açlığı anlamayı ve bunun bir ihtiyaç olduğunu kabul edip ihtiyaca uygun önerilerle ilerlemeyi hedeflemek, üçüncüsü beden ağırlığı denetiminin, kilo vermenin bir ‘başarı’ ya da ‘başarısızlık’ olmadığını fark etmek.
Kilo verip korumak, sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmak için kişinin hayat düzenine uygun, sürdürülebilir ve sonrasında fiziksel, ruhsal ya da psikolojik sağlığına zarar vermeyecek çözümler bulmak gerekiyor aslında.
Çözümü kendi kendinize bulmakta zorlanıyor veya kilo alıp verme kısır döngüsü içindeyseniz profesyonel destek almak sizin için en doğrusu olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir