Çocuklarımızı ekran karşısına (telefon, tablet, tv, video oyunları vb.) oturttuğumuzda nasıl bir zarar görüyorlar bu durumun farkında mıyım?
Bu durumu o kadar normal görmeye başladık ki. Günlük hayatımızın bir parçası oldu. Dışarı da oynamak yerine koltuklarda oturan çocuklarımız oluverdi.
Bununla beraber obezite, fizyolojik sorunlar, davranış problemleri, duygusal sorunlar, uyku sorunları, konsantrasyon, odaklanmada sorunlar, dikkat eksikliği, ekran sonrası hareketlilik hali, hiperaktivite, bağımlılıkların da arttığını görüyoruz.
Bazen bir restoranta gidiyoruz ya da pikniğe farkına varmadan çocuğumun eline tutuşturuyorum telefonu, tableti. Ben böyle yaptığımda anı kaçırmış oluyorum. Çocuğumla ilişkimi kuvvetlendirmek için bu alanları değerlendirmeye çalışmam gerekiyor.
Çocuğumla sohbet edebilirim ya da kalkıp yürümek istedi diyelim ona eşlik edebilirim. Çocuğumun o an ki ihtiyacına göre davranmaktan söz ediyorum. Yemek şefkat verme işi bebeğimin gözlerinin içine bakıp, dikkati ağzına çiğneme haline verip yemeğini yedirebilirim. Ağzını açtı güzel kızım hııımmm yemeği lezzetli buldun. Böylece kendini fark etmesini sağlamış oldum . Her ortam ilişki adına bir fırsat. Kaliteli vakit dediğimiz şey bu işte.
Biraz beyin araştırmalarına bakalım. Çocuğunuza saatlerce telefonu verdiğinizde çocuğunuzun beyninde neler oluyor.
Çevredeki ani değişimlere karşı bizi uyaran bir beyin refleksimiz vardır. Bir göl kıyısında dinleniyoruz. Birden bir uluma duyuyoruz. Beynin “yönelme tepkisi” adındaki refleks tetiklenir ve biz ne yapacağımıza karar verene dek kendimizi daha uyanık, daha tetikte bir halde buluruz.
Bu refleks bizi çevredeki bir tehlikeye karşı korumak adına dikkati belli bir yöne vermeye zorlar. Yeni ve beklenmeyene yönelme tepkisi beyin risk olmadığını anladığında tekrar eski haline döner.
Televizyon ya da bilgisayardaki değişen resimlerin çocuğun dikkatini böylesine alabilmesinin sebebi, işte bu yönelme tepkisinin sıkça tetiklenmesi. Ancak bu dikkat; istem dışı bir dikkat olduğu ve çocuk o ekranda kaldığı sürece tekrar tekrar tetiklendiği için, zamanla hipnotik bir hal yaratır.
İstem dışı konsantrasyon, uzun dönemde beynin konsantrasyon yapısına zarar veriyor. Ekranın hayatımıza girmesiyle, Hiperaktivite ve dikkat sorunlarının da çoğaldığını görüyoruz.
1-3 yaş arası çocuklarda yapılan bir başka araştırmaya göre; televizyon açık hatta çocuğun arkası televizyona dönük bir şekilde oyuncakla oynuyorsa dahi konsantrasyonda azalma görünüyor. Ayrıca ister bilgisayar, ister televizyon olsun, ekran önünde günde 2 saat geçiren çocukların psikolojik problemlere daha yatkın olduğu da bilinmektedir.
Beyin araştırmalarına baktığımızda, Beyin çevre ilişkisi ile gelişiyor. Beyindeki her bir nöron (sinir hücresi) 10.000 nöron ile bağlanıyor. İşte bu bağlantılar düşünce kalıplarımızın ana taşlarını oluşturuyor. Çocuğun çevresi ile kurduğu ilişkinin her anı nöron ateşlenmeleri için fırsat. Nasıl kas kullanıldıkça kuvvetleniyor, beyin nöron ağı da bu şekilde aktive oluyor.
Güne başladığım andan itibaren çocuğumla ilişkimde ne olduğu beynin yapısını etkiliyor. Kendi başına ekranda geçirdiği her an ise alt beyin fonksiyonlarının (limbik beyin, ilkel beyin) yapısını bozarak üst fonksiyonların inşasını engelliyor. Amigdala da(saldırganlık/uysallık davranış kalıplarını kontrol eden bölge) stres reaksiyonunu tetikliyor.
“Şu işimi halledeyim” diye ekranın önüne oturttuğum çocuğumun nöron ağında oluşan zararın farkında mıyım ve iş beklese ne olur?
Çocuğumla oyun oynamak için yanına gidiyorum fakat elimdeki telefonu sık sık kontrol ediyorum. Çocuğumun hissettiği değersizim. Anneme bir şey soruyorum gözlerimin içine bakmıyor. Bedeni burada ama zihni benimle değil.
Ebeveyn olmak uzun bir yolculuk aslında bir süreç. Ve bu sürecin en önemli aracı kendi otomatik davranışlarımızı, kendi modellemelerimizi gözden geçirmek gerekiyor. Fark ettikçe değiştirmem lazım. Ben neysem çocuğum da o oluyor aslında ayna görevi görüyorum. Ekranın faydasından çok zararına odaklanmam gerekiyor.