Şiir Köşesi – Nebih Nafile

Antakya’dan Dünyaya Açılan Pencere…

ŞİİR KÖŞESİ

yüreğin çarpıyorsa hâlâ

gözlerinin pınarları akıyorsa

sevinçte, hüzünde ya da

akıyorsa kanın tüm hızıyla

yaşam da senin için akmakta

senin için ey güzel insan…

Antakya’dan, dünyanın bütün insanlarına açılan bir pencere araladım. Öyle bir pencere ki; paylaşacağımız şiirlerimizde aşkı, umudu, yaşama sevincimizi dile getireceğiz. Dünya, ancak iyilikle kurtulur. O halde şiirlerimizle güzelleştireceğiz… Her hafta bir değerimizin şiirini sizler için seçiyorum. “Senin İçin” şiirimin bir bölümü ile pencereyi araladım. Özyurt gazetesi bu haftaki şiir köşesi özel konuk; Gazeteci-şair Ruhan Odabaş ağabeyimin aracılığı ile bana ulaşan on yaşındaki bir gencimizin şiiri var. Sakarya Serdivan’da yaşayan şiir yürekli güzel çocuk Jan Mutlu’nun babaannesinin ölümünün üzerine yazdığı “Bir 9 Mart Sabahı” adlı şiiri ile penceremizi sonuna kadar açık bırakıyorum. Şiir tadında bir ömrünüz olsun…

BİR 9 MART SABAHI

Bir 9 mart sabahına uyandım,

günlük güneşlik, yazdan kalma.

Oynuyoruz her şeyden habersiz,

oysa mart kış değil miydi?

Güneş tenimizi yakarken

yüreğimin buza kestiğini köye gidince anladım.

Yüzlerce araba vardı orada,

neden buradaydılar, neden buradaydık?

Bayram değildi bildiğim,

akraba toplantısı mı?

Beni bu saçmalık için mi getirdiniz buraya” dedim önce.

Sarılanlar, nasılsın diyenler

ve tanımadığım bir kalabalık;

beni tanıyan benim yabancısı olduğum.

Ellerim annemin ellerinde

babaannemle yürüdüğüm yolda

bütün gözler üzerimizde, yürüyoruz.

Bu yol beni babaanneme götürüyordu,

bir an önce bitsin istiyordum.

Yol kısalsın, akrabalar çekilsin önümüzden

ve ben her zamanki gibi babaanneme sarılayım.

Gittikçe bitmedi yol.

Sordum babama; “Babaannem nerede!”

Dedi ;”üzgünüm oğlum babaanneni kaybettik.”

Anlamadım,“BULUN! “dedim onlara.

Eve koştum, yoktu, bahçede yoktu.

Çadırlar vardı, altında insan kalabalığı.

Kendime sordum;

Okulumun öğretmenleri neden burada?”

Balkon insan dolu; gözleri kan çanağı,

bir o kadar da meraklı.

Bir film sahnesini izler gibi bizi izliyorlar

filmin baş oyuncusu ortada yok!

Babaannem benim geldiğimi duymuş muydu?

Kocaman bir kutu vardı,

üzerinde cam olan, kahverengi,

etrafında tanımadığım kalabalık.

Bir kutunun hayatımı değiştireceğini bilemezdim,

bir kutu ne yapar ki insana,

hediyeleri getirmez mi?

Oysa bana bir daha oynayamayacağım parkları,

gidemeyeceğim bakkalı

ve ömrüm boyunca taşıyacağım bir acıyı getirmişti.

Babaannemi kahverengi bir kutuya koymuşlardı.

Ama o pembelerin, yeşillerin, bütün mavilerin kadınıydı,

o bütün içten kahkahaların kadınıydı.

O gülerken dünya gülerdi, kahkahası karşı köyden duyulurdu.

Şimdi bir kutuyla kahkahasını da alıp gitti.

Cennetin en güzel yerine oturmuş,

eminim güldürüyordur etrafındakileri.

Ve ben şimdi

döneceğini bilsem geriye

çiçeklerden köprü yapardım yollarına.

Seni çok özledim,

Nurlar İçinde yat sevgili Babaannem…

JAN MUTLU- (10 yaşında)

12.11.2022 22.16

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir