Teknoloji ile kitaplardan uzaklaşıyoruz

Hayatımızın bir parçası olan teknolojik aletler ile beraber öğrenciler kitaplardan uzaklaşıyor.
Özelikle geçirdiğimiz pandemi koşullarında çocukların telefon, tablet ve bilgisayar gibi teknolojik aletlere daha fazla vakit ayırdığını hepimiz yakından gözlemledik. Hatta sadece çocuklar değil bu furyaya bizlerde katıldık.
Öğrencilerin gerektiği kadar kitap okumuyor, bizler gerektiği kadar kitap okuyamıyoruz daha doğrusu kişisel gelişimimize katkı sunacak hiçbir aktivite yapıyoruz.
Çocuklar ve bizler boş vakitlerde kitap okumak yerine sosyal medyada teknolojik aletlerle vakit geçirmeyi tercih ediyoruz.
İşin özeti çocuklar bizlerden gördüğünü uyguluyor. Biz kitaplara, sanata ve kültüre zaman ayırsak çocuklarımız da o doğrultuda zaman ayırır.
Bu konuda sadece çocuklara ve gençlere yüklenmemem gerekiyor.
Eskiden parklarda amcalar gazete okurdu şimdi hepsinin elinde akıllı telefon sosyal medyada video izliyor.
Yolda yürürken bile dikkat edin kimse kimsenin gözüne yüzüne bakıyor. Kulaklık kulağında elinde telefon video izleyerek yürüyor. Bu sosyalleşmek olamaz. Olmamalı.
***
Çocuklara ve gençlere yeniden kitabı sevdirmek için öncelikle bizlerin kitapları sevmesi gerekiyor. Bizler onların önlerinde saatlerce telefonla oynarken, çocukların bu gelişen teknolojik zamanda kitap okumasını beklemek çok gülünç olur.
Çünkü çocuklar bizleri örnek alır. Bizler onların aynasıyız.
Burada önce iş bize düşüyor.
Bunun için öncelikle bizler onlara örnek olarak onları yeniden kitaplara adapte etmemiz gerekiyor.
Zor bir davranış değil çocuğunuzla yarım saat kitap okusanız ona kültürel anlamda inanılmaz bir fayda sağlarsınız.
Çocukları ve gençleri teknoloji değil bizden gördükleri davranışlar etkiliyor. Önce bunun bilincini kavramalı ve ona göre bizlerde taşın altına elimizi koymalıyız.
Örneğin;
Üniversiteden bir hocam vardı, çocuğu beş yaşına gelmiş ve televizyon, telefon nedir bilmez. Muazzam bir şey aslında. Çocuk televizyon nedir diye bilmediği için cahil olmuyor aslında.
Neyse
‘Hocam nasıl başardınız bunu’ dedik.
“Evde televizyon yok, telefonlarla onun önünde oynamayız, onla bolca etkinlik yapar, oyunlar oynar, imkân varsa doğayla iç içe oluruz. Belli bir saat diliminde elbette onu teknolojik aletlerle tanışıyoruz” dedi.
Ve çocuk küçük yaşına rağmen bir dahi.
Çocukluğu elinden alınmıyor oyun oynuyor, çocukluğunu doruklara kadar yaşıyor ama sosyal medya hastalığından uzak duruyor.
Elbette ilk duyduğumda ilginç geldi ama şimdi düşünüyorum ve aslında ne kadar doğru bir şey olduğunu anlıyorum.
Sosyal medya bilinçsiz kullanıldığında sadece bir hastalık.
Ve bu bilinci çocuklara aşılayacak olan bizleriz…
Kısaca bu çağda en çok anne ve babalara iş düşüyor…
Çocuğu suçlamak yerine önce kendine dönüp ‘Çocuğuma ne kattım ben?’ sorusunu sor…
Televizyonu açıp, eline telefonu vermen dışında….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir