Neden hep eski yılları özlüyoruz, geçmişte yaşadıklarımızı unutmuyoruz?
Çünkü doğal ne varsa kaybettik, tükettik ömrümüzde..
Düşünüyorum da teknoloji ilerledikçe, geliştikçe, insanlık kayboldu. İletişimlerimiz, ilişkilerimiz yok denecek kadar azaldı.
Toplum olarak tükenmiş sendromu yaşıyoruz.
Hiçbir şeyden mutlu olamayan toplum, memnuniyetsizlik ve tahammülsüzlük, her an şiddetin kol gezdiği bir dönemden geçiyoruz.
Bazen televizyon dizilerinde 1980’li yılları izlediğimde, canlandırma da olsa gözlerim duygulanıyor.
Rol icabı da olsa, teknolojisiz çağın aslında geri kalmışlığı değil, birbirimize yaslanmamızı öğretmiş olduğuna şahit oldum..
İnsanların gözlerindeki o ışıltıyı, sevinci şimdi göremiyoruz.
Her şeyimiz var ama hayattan zevk almıyoruz!
Doyumsuzluk, hiçbir şeyden memnun olmayan toplum haline geldik.
Nasıl bu hale geldik?
Çok kanallı televizyon dönemiyle birlikte başlayan diziler, filmler, eğlence programları ve devamında evlilik ve boşanma programları toplumun ahengini bozdu.
Eğitici programlar yerine, şiddet, ailelerin birbirinden kopuk yaşantılarını özendirecek, zengin-fakir dizileri daha çok yeni nesle özenti olarak sunuldu.
Tarihi filmleri bile yanlış şekilde topluma lanse edildi.
Kötü adam karakterleri, mafya dizileri ardı ardına sürdü..
Kitap okumayı unuttuk, kültür ve sanatı amacı dışına çıkardık!
Kendi müziğimizden çok dışa bağımlı müzikler dinler olduk..
Günümüzde ise sosyal medya ile toplumun yozlaşma patlaması yaşadığını görüyoruz.
Eski yıllardaki dostluklar, arkadaşlıklar, komşuluklar daha vahimi ise aile ilişkileri sona erdi.
Anne ve babaya saygı neredeyse kalmadı, büyükler, küçüldü, küçükler büyüdü..
Ailelerin yaşam tarzları değişti!
Büyüklerin küçüklere, küçüklerin büyüklere saygısı kalmadı.
Düzen değişti, insanlık bitti.
Nasıl özlemeyeyim, eskiyi, geçmişte yaşadıklarımı..
Güzelim o yıllar geride kaldı. Biz yaşadık, acaba bizden sonrası nesil nasıl yaşayacak, onları nasıl bir tehlike bekliyor, kimbilir!
Allah’ım sen geleceğimiz olan çocuklarımızı gelişecek, yeni türeyecek tehlikelerden koru!