Kabak ve kavak

Adil ÇETİN

Araştırmacı-Yazar

İLESAM Hatay İl Temsilcisi

adilcetin1@gmail.com

Meziyet ararsın; takla atarak, cambazlık yaparak yükselenleri görürsün.

Liyakat ararsın; dalkavukluk yapıp, kapıkulu olanların önlenemez yükselişini görürsün.

Objektifliği ve tarafsızlığı ararsın; adam kayırmacılığının, ahbap çavuş ilişkilerinin terfi nedeni olduğunu görürsün.

Standart ve adalet ararsın; rasgele, ölçüsüzce atamaları görürsün.

Seviye ararsın; ehliyetsiz kişilerin makam sahibi olmasıyla kurumların nasıl çürüdüğünü görürsün.

Sorumluluk ararsın; üst bürokratların devlet memuru gibi değil hükümet memuru gibi davrandıklarını görürsün.

***

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

– Sen kaç senede bu hale geldin ağaç?

– On yılda, demiş kavak.

– On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

– Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

– Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve yaz bitmiş, sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

– Neler oluyor bana ağaç?

– Ölüyorsun, demiş kavak.

– Niçin?

– Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

Onun için kabak misali konjonktürel olarak büyüyenler elbette ki şartlar değiştiğinde geldikleri yere geri döneceklerdir.

Yalanla, dolanla, sahtekârlıkla birilerini kandırarak bir yere gelenler, çekirge misali bir sıçrar, iki sıçrar ama sonunda yakayı ele verir. Hak yerini bulur ve layık olduğu yere iade edilir.

***

Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın bir dörtlüğü şöyle:

 

Adamlar bilirim; anlamamış,

Anlamayacak ne olduğunu,

Adamlar bilirim; dolduramamış,

Dolduramayacak koltuğunu.

 

Aslında yukarıdaki dörtlük; kendinden beklenen görevi yerine getiremeyen, her devrin adamı olmaya talip herkesi kapsıyor.

Dalkavuklar için Osman Yüksel Serdengeçti şöyle diyor: “Bir santim yükselmek için, bir metre eğilen başlar, baş olmaktan çıksın.”

Yalakanın kıblesi olmaz, güçlü gördüğü yere secde eder.

 

Büyük halk şairimiz rahmetli Abdurrahim Karakoç, daha 1993 yılında yazdığı bir şiirinde yalakalar için şöyle diyor:

 

HİKAYE-İ FARZIMUHAL

 

Lideri dese ki “evladım Hayri

Dört ayak üstünde yürü sen gayri”.

 

Hiç itiraz etmez bu emre uyar

Lider ne söylese “hikmet var” sayar

 

Takla atar, lider “takla at” dese

Yatar her çamura “hadi yat” dese

 

Lideri düşünür, Hayri düşünmez

Hayri liderinden ayrı düşünmez

 

Lideri karaya demiş ise ak

“Onun bir bildiği vardır muhakkak”

 

Aklı yok, beyni yok, mazurdur Hayri

Kula kulluk için hazırdır Hayri

 

“Keramet” hükmünü verir zırvaya

Emin adımlarla yürür zirveye.

 

Lidere sarılan sarmaşık Hayri

Biraz bencil, biraz karmaşık Hayri

 

Tek gayesi makam, artı menfaat

Lider basamaktır, parti menfaat

 

Emeline vasıl olursa Hayri

Umut ettiğini bulursa Hayri

 

Kendine münasip köleler seçer

Açar tekkesini irşâda geçer

 

İki ayak üzre yürür artık O

Sırrı bilir, gaybi görür artık O (!)

 

Dalkavukluk böyle verir semere

Bundan sonra eşek biner semer’e.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir