Yazıda kullanılan kelimeleri seçerken sade, anlaşılabilir ve akıcı olmalarına itina gösterilmesi gereğine inanıyorum. Bu sebeple sade bir anlatımla ve karmaşık olmayan bir dille yazmak okuyucu açısından daha anlaşılır ve dolayısıyla da faydalı olduğunu düşünüyorum.
Duyduklarımızdan daha ziyade okuduklarımıza güveniyoruz. Yazıyla geçmişi bugünümüze ve geleceğe daha sağlıklı olarak taşıyoruz. “Söz uçar, yazı kalır” atasözümüz de yazının önemini anlatıyor zaten.
Önemli mevkilerde bulunmuş insanların, hayatı roman gibi geçmiş olanların yaşanmışlıklarını kaleme almaları ve başka insanların istifadelerine sunmaları hem kendileri hem de diğer insanlar tarafından okunarak bilgi sahibi olmaları, onların tecrübelerinden yararlanmalarını sağlar. Yaşanan zorluklar, çekilen acılar, sıkıntılar, komiklikler kısacası hayata dair ne varsa kayıt altına alınması olması gereken bir durumdur. Ama maalesef yazan değil de daha ziyade anlatan bir toplumuz. Anlatılanlar da zamanla ya eksiliyor ya da unutuluyor. Öyle insanlar var ki hayatın her türlü sillesini yemiş, en zor şartlarda yaşam mücadelesi vermiş, ne badireler atlatmışlardır. Bunlar yazılsa müthiş hikâyeler, romanlar ortaya çıkar, çok güzel filmler yapılır.
Yazmak insanı rahatlatır. Duygularını, düşüncelerini, hissettiklerini yazıya dökmek kişiyi mutlu eder. Hele hele de paylaşarak başkalarının da haberdar olmalarını sağlamak zevkli bir olaydır. Yazmak için belli bir konuya yoğun bir şekilde eğilmek gerekir. O konuda bilgi sahibi olmak icabeder. Bilgi sahibi olmak için de okumak, araştırmak şarttır.
Ben yazarken önce konu ile ilgili aklıma gelen ilk düşünceleri yazıyorum. Daha önce konu ile ilgili aldığım notlar varsa onları ilave ediyorum. Daha sonra her cümleyi gözden geçiriyorum. Paragrafları düzene sokuyorum. Anlamı tam oturmayan kelimeleri değiştiriyorum. Tereddüt ettiğim durumlarda Türkçe sözlüğe bakıyorum.
Yazıda editörlük önemlidir. Yazarın kendi yazmış olduğu ve tamamlandığını düşündüğü bir metindeki yanlışlıkları ve aksaklıkları görebilmesi çok kolay olmuyor. Zira yazdığınız metni tekrar tekrar okuduğunuzda, metne çok yaklaşmış olmanın verdiği bir körlük ve aşinalık söz konusu olabiliyor. Dolayısıyla hataları, aksaklıkları fark edemiyorsunuz. Editör, tam da bu aşamada devreye giren uzman bir göz durumundadır. Editör, metne dışarıdan baktığı için kelime ve imla hatalarını, anlatım bozukluklarını, yazılım hatalarını görebilecek kişidir. Dolayısıyla editör, metnin olgunlaşmasını sağlayan kişidir.
YAZMAK SANATI
“Başarılı öğretmen, asker, memur veya idareci olmanın temelinde, sıhhatli bir şekilde düşünebilmek ve düşüncelerini düzenli, tesirli bir şekilde anlatabilmek yatar.
Batı dillerinden alınan kompozisyon (Composition) kavramı, hangi sahada kullanılmış olursa olsun, eldeki malzemenin âhenkli bir şekilde bir araya getirilmesi mânâsını karşılamaktadır.
Kompozisyon dersi ile ilgili görüşlerini açıkladığı bir yazısında Prof. Dr. Mehmet Kaplan şunları söylüyor:
“Sosyal hayatta nizâmın ehemmiyetini gösteren aktüel bir konu vardır: Trafik. Vasıtalar düzenli bir şekilde hareket ederse, caddelerde hiçbir karışıklık olmaz. Hayat canlı bir şekilde akar, gider. Düzene uymayanlar tarafından yol tıkanırsa, herkesin canı sıkılır. Fakat insan kafasının içinde bir nizam tesis edemezse, dışarda onu nasıl kurabilir? Kompozisyon derslerinin gayesi, öğrencilere kendi duygu ve düşünce dünyalarına bir çeki-düzen vermektir. Köpekler bir paçavra buldular mı, didik didik ederler. Bazı öğrencilerin yazıları bende bu intibaı uyandırır. Bundan dolayı kompozisyon derslerini insan olmanın başlangıcı sayarım.”
Konuşurken, yazarken ifadelerimizin en iyi şekilde olmasını temin etmek üzere planlama yapmalıyız.
Kusursuz yazı yazmak hünerine sahip olmak isteniliyorsa, güzel ifadeli bir sanat eserini yalnız okumakla yetinmeyip tekrar tekrar yazmak, hatta ve eksikleri yavaş yavaş düzeltmek ve tamamlamak icap eder. Yazı yazmak da otomobil kullanmayı öğrenmek, ata binmek, yüzmek, kürek çekmek gibi bir şeydir; ekzersizle öğrenilebilir.
Muayyen bir sahada yazı yazabilmek için her şeyden evvel esaslı malzeme toplamak lâzım. Bu malzeme, hususî ve umumî kütüphanelerden, mütehassıs kimselerden temin edilebilir.” (Dr. Sadık Kemal Tural, Milli Eğitim ve Kültür, Yıl: 1, Sayı: 3, Haziran 1979, s. 78, 83)