“Aşkın ve Ateşin Sözcüsü” Burhan Günel Ağabeyim, 12 Kasım 2010 gecesini bağlayan günde yazdığı yazıda da belirttiği gibi “Keşke bütün dünya Hatay olsa…” yazmıştı… Her fırsatta yazılarında Hatay’ı anlatır, şiirlerinde Hatay’a olan özlemini yansıtırdı. “Sonsuz Aşkım Hatay” tarihi romanında Hatay’a ait tarihi ve kültürel bilgileri bulabilirsiniz. Yaşarken de ölümünden sonra da Burhan Günel ağabeyimle aramızda ve onunla ilgili çalışmalarda para ilişkisi hiç olmadı, olamazda. Öyle güzel bir dostluğu vardı ki… Anlatmakla, yazmakla bitmez. 21 Aralık 2012 tarihinde mavi derinlere, sonsuz yolculuğa çıktı tek başına. Hâlâ yokluğuna alışamadım… Üretkenliği ile tükenmez bir açık deniz olan Burhan abimi bir sözü ile tekrar rahmetle anıyorum; “Mümkün değil getirmek sonsuzluğa gideni…” Bizler seni yüreklerimizde yaşatarak devam etmeye çalışacağız, senden aldıklarımızı yeşerterek sürdüreceğiz hayatı. Seni tanıyan herkes senden öğrendikleri ile yaşlanacak, çocuklarına seni anlatacak. Senin nasıl bir insan olduğunu, başarılarını, emeğini, çabalarını anlatacak, çoğalacak ve çoğaltacağız. Senin bu ülke için yaptıklarını bilmeli çocuklarımız. Nasıl doğru insan olunur, dürüstlük, erdem, emek hepsi senin varlığında şekillenmişti. Öyleyse tanımalı insanlar seni, gençlere göstermeliyiz senin gibi insanların da olduğunu bu ülkede.
Özyurt Gazetesi kıymetli okurları, köşemin takipçileri değerli dostlarım; 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak katliamından sağ kurtulan Hataylı yazar Burhan Günel ve şair Ali Yüce’den o kara günü eşimle birlikte dinlemiştik. Burhan abi “Ateş ve Kuğu” kitabında da Sivas’ı anlatır. Kitaplarından okuduğum birkaç satırı sizlerle paylaşmak istiyorum; “En başta sevgi, en çok sevgi, hep sevgi, her zaman sevgi, ondan başka gerçek yok. Hiçbir zaman olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Çünkü sevgisizliğin acısını tanıyorum, onu büyütüyorum içimde. Ama eskimemiş, dipdiri duran ve kimliğini gizleyen o sevgili yüzü düşündüğümde, özlediğimde, yani sevgiyi yeniden her yaratışımda, “ara!” diyor içimdeki ses, “sakın bırakma aramayı bir gün bulacaksın!”… Acılarımı seviyorum, kolluyorum. Onlarla büyüyorum… Kendini ve çevreni gönendir, yaşamı sev. Sevgi, insanı insan yapan niteliklerin, erdemlerin başında gelir. İnsan varsa, insan olacaksa sevgi de onunla birlikte olacaktır. Zaman zaman kirletilse de, örselense de, yok sayılsa da bu böyle…”
Burhan Günel Ağabeyim, dostluğunla içimi ışıttığın, hayatıma kattığın tüm anlamlar ve güzellikler için çok teşekkür ediyorum. Boynuma kardeşçe, dostça sarılışını, her an hissediyorum. Eşime “güzel kızım kahveni içmeye geldim” deyişini duyumsuyorum. Seni ve dostluğunu asla ve asla unutmayacağım.
Kıymetli okurlarım, Usta yazar Burhan Günel Ağabeyimin 2010 yılında benimle ilgili yazdığı yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum;
NEBİH NAFİLE’Yİ DÜŞÜNÜYORUM GECE VAKTİ
Geceleri sever, biliyorum. Uyutur günü, zamanı, dünyayı; kendisi ayakta, nöbette, düşte, düşüncededir. Her şeyi yeniden anımsamaya, algılamaya, yorumlamaya, bir kez daha irdeleyip yaşamaya girişir. Sazını duvara asmıştır gecenin ıssız konuşkanlığında; geceyle bir olup ayaklanır yüreğinin ezgisi. Belli belirsiz bir rüzgâr dalları, yaprakları oynaştırır dışarıda, yıldızların tanıklığında. Yüreğinin esintisi uyak olur o uzak ışıklara, dal yaprak hışırtısına; uyuyan geceyi canlandırmaya, konuşturmaya girişir. Mavinin, laciverdin, gece karanlığının üzerine bilincinin ışıltısını düşürür. “Güneş hepimiz için” der, geceye gülümser. Belki de güneşi ve günü özleten “gece” yalnızca onundur bu aşamada: ağartmak, aydınlatmak, güzelleştirmek için dünyayı. Orhan Veli gökyüzünü boyamıştır; Nebih geceyi bekler yaşamın ışıklı renklerini kullanmak için.
“Şiir ve türkü kardeştir” unutmaz hiç; gece de gündüzün ikizidir. İkisinden de vazgeçmez, ikisine de uzak durmaz. “Yaz sıcağında üşüyen çocuklar”ı düşünür ve uykusu kaçar, yüreği büzüşür. Sonra toparlar kendini, geceye teslim olmaz, karanlığa pabuç bırakmaz. “Dünyalıyım / dilim umut / dinim sevgi / rengim gökkuşağı” diyerek yaşamı bilincinde yeniden kurar. Uyuyan, uyuyamayan; erinçli, erinçsiz; acılı, sevinçli; neşeli, kederli… insanları düşünür, hepsini kucaklar, gecenin içine çeker, üzerlerini örter, sevgiyle, sevecenlikle okşar saçlarını ve kulaklarına fısıldar:
“Özündendir özüm / işte bundandır kıbleye dönüşüm / bundandır çarmıhta ellerimin sızısı / beyazı / sarıyı / siyahı sevişim bundandır.”
Temelinde insan sevgisi vardır yaşam anlayışının. Sonra içinde bulunulan koşulları, uzakları, yakınları; dostları, arkadaşları; özlemleri düşünür; var olan değerleri, güzellikleri paylaşır, paylaştırır; sevgi değişmez mihenk taşıdır. “bizim sınırlar tel örgülü / sizinkiler fındık ağaçlı / dostluk meydanında buluştuk” demesi bundandır. “gülümserken güneş herkese / bulutu sürükleyen var”dır; bu yüzden tutkundur geceye belki de. Gece özgürdür, dünya uykuda. Ve gece nöbetini tutmayı sürdürür Nebih Nafile. Şaşkındır bir bakıma. “Hayat seni nasıl yaşasam?” diye sorar kendine. Bin yanıtlı bu soruyu / sorunu çözmeye girişir. Müziğe (türküye), edebiyata (şiire) tutunur. Bir de sevdikleri vardır: çocukları, eşi, dostları, yaşadığı coğrafya ve sevdiklerine bakarak çoğalttığı, kucakladığı tüm insanlar. “kökleri birbirine karışmış ağaçlar”dır onun insanları, sevginin var ettikleridir. Barışı, esenliği özler, durmasını ister tüm savaşların, dünyaya egemen olması tek dileğidir gerçek aşkların. Ama bunların yüksekdüş (ütopya) olduğunu da unutamaz. Bilinci onu uyarır durur: “hasretinden patlayacak / içimizdeki sancılı volkan” demesi bundandır: Güzellik, kardeşlik, barış, erinç, mutluluk yaralıdır tüm dünyada ve yaşadığımız coğrafyada. Oysa Hatay bir erinç ülkesidir; keşke bütün dünya Hatay olsa…
Hatay’ı ve Nebih Nafile’yi düşünüyorum bu gece vaktinde. 12 Kasım 2010 başladı, ilerliyor, sabaha koşuyor. Ben Ankara’dayım, o Antakya’da. Gece aynı gece. “Sancılı volkan” patladı patlayacak…
Antakya, İskenderun, Samandağ, Akdeniz nasıl özlem, nasıl uzak ve nasıl içimde…
Nebih: Nasıl devingen, çalışkan, yorulmak nedir bilmeyen, “atom karınca” denenlerden birisi. Gecesini gündüzüne katıp yaşamı eksiksiz algılamaya çalışan, tüm renkleri türküsüne, şiirine uyak yapan. Özverili ve içten olduğu kadar alıngan hatta kırılgan. Düzgün adam, düzgün insan. Aradığı da yalnızca bu insanlar arasında.
İşin zor ama yolun açık kardeşim.
Geceni paylaşıyorum, güneşini paylaştığım gibi. Sevgi (de) hepimizin. Sen orada, ben (biz) burada. Uzak ama beraberiz…
Burhan Günel
(*) Alıntılar Nebih Nafile’nin “Güneş Hepimiz İçin” adlı kitabından.