Okuma eylemi; yazılı metinler üzerinde algılama, yorumlama, analiz etme, sentezleme, değerlendirme ve çözümleme gibi zihinsel işlemlerin yapıldığı bir dil becerisidir.
Okuduğunu anlama herkes için önemlidir. Ve bu anlama işi zamanla ve pratik yaparak gelişen bir beceridir.
Okunan şey anlaşıldığında mana kazanır ve bu eylemi iyileştirerek geliştirmek gerekir. Üzerinde çalışmalar yapıldığı takdirde bu eylemi geliştirmek mümkündür.
Okuduğumuz metinden anlam çıkarma yeteneğimizi geliştirmeliyiz. Bu da zamanla olacak bir iştir.
Okuyucu metni okuduğunda konuyu anlaması, ana fikri yakalaması için kendisine doğru sorular sorarak metne odaklanmayı sağlamalıdır.
Okuduğumuz bir metinden kendimize bazı çıkarımlar yapmamız gerekir. Okuduğumuzu anlamlandırmalıyız.
Metin hakkında öğrendiklerinizi bir başkasına anlatmak, değişik kişilerle konuyu tartışmak farklı yaklaşımları öğrenmek açısından önemlidir.
Anlama, okumanın önemli bir gereğidir. Okuduğunuzu anlayarak metinden anlam çıkarabilir ve yazarın anlatmak istediğini daha iyi anlayabilirsiniz. Herhangi yazılı bir evrakı, yönetmeliği, kanunu anlayabilme, yorumlayabilme, analiz edebilme ve bunlara cevap verebilmeyi geliştirir.
Okurken dikkatimizi dağıtıcı unsurları ortadan kaldırmalıyız. Aksi halde dikkatimiz dağılır ve okuduğumuzu anlamayız.
Okumayı günlük hayatımızın bir parçası haline getirdiğimizde, anlamanın kolaylaştığını görürüz.
Okumaya ve okuduğumuzu anlamaya ne kadar çok önem ve öncelik verirsek, genel olarak okuduğumuzu anlamamız o kadar kolay olur. Okuduğumuzu anlamalı, anladığımızı da hayatımızın pratiklerinde göstermeliyiz. Zira gelişme ve olgunlaşma böyle olur.
Okuma seviyemizin çok üstünde bir kitap okumayalım. Bilgi birikimimizin ve anlama yeteneğimizin üstündeki bir kitabı okumak bizi yanlış yönlendirebilir, fayda yerine zarar verebilir.
Okuduğumuz bir metni anlayabilmek için öncelikle metinde geçen kelimelerin karşılığını bilmemiz lazım. Kelimeleri bilirsek okuduğumuz metne bir anlam yükleyebiliriz.
Okuduğumuz kelimelerin ne anlama geldiğini bilirsek, metni daha kolay ve doğru anlayabiliriz.
Okurken bilmediğimiz kelimeler için muhakkak sözlüğe bakmalıyız.
Metinde geçen kelimenin anlamını bilmek, okuduğunu anlamak için kâfi değildir. Kelimenin anlamını bilmenin yanında cümleyi anlama, akılda yapılandırma, muhakeme etme, ilişkilendirme ve bir değerlendirme yapmak gereklidir. Kelimeden, cümleye, cümleden paragrafa, paragraftan da metnin tamamı anlamaya çalışılır. Böylece okuduklarımızdan, öğrendiklerimizden bir senteze vararak yeni bir düşünce ortaya koyabilmeliyiz. Okuduğunu anlamak düşünme yeteneği ile ilgilidir. Herhangi bir konuda okuyucunun geçmişe ait bilgileri, o konuya ilgileri ve okuma durumları metnin anlaşılmasında etkilidir. Bir konunun geçmişe dair bilgilerini bugünün bilgileri ile birleştirildiği takdirde doğru ve sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkündür. Eğer geçmişi bilmiyorsak o konu hakkındaki düşüncelerimiz eksik olur, hatalı olur.
Bir metin okunurken önemli gördüğümüz satırların altını çizersek akılda kalması daha kolay olur. Ayrıca okunan bir metnin kenarına notlar düşülmesi de konunun akılda kalmasını güçlendirir.
Okuduklarımızı tekrar edersek hafızamıza daha iyi yerleşir. Bir metinde anlatılanları okuduktan sonra kendi cümlelerimizle ifade edersek anlatılanları hem anlamış hem de özümsemiş oluruz. Bize has hale getirmiş oluruz. Anladıklarımızı, öğrendiklerimizi ne kadar çok anlatırsak o kadar anlatma yeteneğimiz de gelişir.
Okuduğunu anlayan, anladığını ifade edebilen ve uygulayan olmak gerek. Yani ilmiyle amel etmek…
*
“Okunabilirlik, metnin dış yapısına, kelimelerine, cümlelerine ait bir özellik. İçerik, anlam başka mesele. Ancak, okunabilirlik olmadan anlaşılma mümkün değil. Metnin bir ev olduğunu düşünün. Anlam evin içindedir. Fakat kapı kapalıysa, yani okunabilirlik yoksa anlama ulaşamazsınız.
Yine anlatacağınızı anlatın da cümlelerinizi uzatmayın, kelimelerinize de mukayyet olun. Hani, “O kadar derin yazmış ki, kimse anlamıyor.” diye övülen kalemler varsa bırakın onların anlaşılmayan metinleri de orada, derinlerde kalsın. Siz anlaşılmaya çalışın. Söz de yazı da anlaşmak içindir. Anlaşmak, anlaşılmakla mümkündür.
Ara başlıktaki söz, mana yazarın karnındadır demek ve eskiler bunu, şair için, “El mana, fi batnı şair.” diye söylemiş. Şiirde belki ama düz yazıda anlamı karnımızda tutmayalım.” (İskender Öksüz, Yazarlar, metinler, okunabilirlik, Karar Gazetesi-19.06.2022)