Seanslarıma katılan danışanlarımın mutsuzluklarının arkasındaki ortak düşünce kalıbını saptadım; BAŞKALARI NE DER?
Evet. En acil kaygıları ne olursa olsun. Neredeyse hepsine DUYGUSAL GEÇİRGEN teşhisini koyuyorum. Bu şu demek. Başkalarının, haklarında düşündükleri kendi düşüncelerinden daha önemli. Başkalarının söyledikleri ve yaptıklarından ziyadesiyle etkileniyorlar. Kısacası başkalarının ne dediği onlara ya iyi yada kötü hissettiriyor.
Oysa odağımızı kendimiz üzerine değil de bir başkası üzerine yoğunlaştırdığımızda mutsuz oluyoruz. Başkalarının, hakkımızdaki düşüncelerine ne kadar çok bağımlı olursak o kadar az iyi hissederiz. İtibar ve değerler ölçeğini başkalarının eline verdiğimizde ise bu olumsuz tablo daha da iç karartıcı bir hal alır.
O halde dışarıdan değil içeriden kontrol edilen bir yaşam perspektifi oluşturmak için ne yapmalı? Cevap net; öncelikle kendimiz olma yolculuğuna çıkmalıyız.
Kendimize yetebilmek iyi hissettirir. Sevgi, saygı, değer, maneviyat vb. yaşamımızın olmazsa olmazlarının tümü asıl bizim kendimize vermemiz gerekenlerdir. İçeriden dışarıya doğru bir bakış oluşturmak derken bunu kastediyoruz. Aksine bizler, sürekli sevgiyi, saygıyı, ilgiyi, kabulü, onayı vb. başkalarından bekleyen bir kültürle yetiştirildik. Başkaları beklentimiz doğrultusunda davranmadığında da hayal kırıklığına uğrayarak, kötü hissediyoruz. Tekrarla; duygudurumumuz, başkalarının düşünceleri, sözleri veya davranışları tarafından belirleniyorsa kaçınılmaz bir şekilde mutsuz oluruz. Misal, bizi çok seven biri bir gün gelir sevmez olur. Dün iyi davranan biri bugün mesafeli olabilir. Zira her insan, hem kendine hem de başkasına, kültür birikimi ve bilinç seviyesine göre davranır. Bu da çoğu zaman beklentilerimizin tersi yönünde sonuçlar üretebilir.
İnsan ilişkilerinde kişinin beklenti çıtası ne kadar yüksekse hayal kırıklığı da o ölçüde kaçınılmaz olabiliyor. Bu da negatif hat üzerinde kalarak hayatımızı aşağı çeken deneyimler yaşamaya devam etmemize sebep oluyor. Ne yazık ki, çoğu insan pratik yaşamında başkalarından fazlasıyla etkilenmeye açık.
Bu realiteden çıkarmamız gereken sonuç şudur; dikkatimizi dışarıdan alıp içeriye yöneltmeliyiz. Öz-benliğimizi kendi değerlerimizle oluşturmalıyız.
Mutluluğun parolası basit. Kimin ne dediği bizi ilgilendirmez. Önemli olan şu; BİZ KENDİMİZE NELER SÖYLÜYORUZ?