Kendimi azat ediyorum

Kadına yönelik şiddet ana rahminde başlar, demiştim bir yazımda. Onun trajedisi de ana rahminde başladı. Kız çocuğu olarak doğmuş olmakla da devam etti.

Küçüktü… Bembeyaz düşlerinin peşinden koşardı her gündoğumunda. Sevgiyle, sevinçle büyümeyi istiyordu. İlk yanılgısı oldu bu. Erken yaşta tüm şiddet biçimleriyle tanıştı bedeni.

Yaşıtları okula giderken o ev-tarla işine koşturuyordu. Ebeveynlerinden dayak yiyor, horlanıyor, sürekli azar işitiyordu. Bazen günlerce kimseyle konuşmadığı olurdu. Kendi sesini unuturdu adeta. Suskunluk, o yaşlarda bilebildiği tek isyan biçimiydi.

Kaç yıl sürdü çileli yaşamı? Kaç sabah yeniledi düşlerini? Bilinmiyor.

Zaman ona aldırmadan akıp duruyordu… Büyüyordu… Erken yaşta başlayan kirli dokunuşlar sürekli el değiştiriyordu. Cinsel, duygusal, fiziksel… Şiddetin her türü, yaşı kadardı. Ne zaman ki kendini gerçekleştirmek üzere yola çıktı o zaman bedenine ve ruhuna yönelen saldırılara karşı koymayı öğrendi.

Uzun sürmüş zemherinin ardından ilkyaza düşmüştü yolu…

Kendi yaşamına kendisi yön vermeye kalkıştı. Kadın oluşundan dolayı kendisinden esirgenmiş tüm haklarını geri istiyordu. Çocukluksuz bir çocukluktan geçmişti. Düşsüz kılınmak istenmişti. Bunaydı itirazı. Düşlerinin elinden tuttu, yeni bir yol seçti kendine. Asıl iş, bundan böyle kimseye yaslanmadan yürüyebilmekteydi.

Büyüdü… Yaşamına koyulmak istenen sınırları ihlal etti. İçindeki çocuğu keşfetti. Hüzünlü gözlerle fark edilmeyi bekleyen çocuğu iyileştirmenin yolculuğuna çıktı. Kendini sevmeyi öğrendi. Kendini geçmişin zincirlerinden azat etti. Kendi mecrasında akmaya sevdalı bir nehir gibiydi. Tüm alışkanlıkları bir bir terk ediyordu.

Kısacası o, düşünürken düşüncenin yaşarken de hayatın belirlenmiş sınırlarını altüst etmeyi görev bildi. Biliyordu. Başka türlü, ruhunda açılan yaraları iyileştiremez, bütün ve tam olamazdı. Özgürleşme serüveninde her şeyi göze almışlığı bundandır. Yağmalanmış bir ömrün yerine seçilmiş bir gelecek inşa ediyordu. Masmavi düşleri olan başka bir kadın doğuruyordu küllerinden…

Gündoğumunu karşılarken, kuşluk vakti GÜNEŞle tanıştı. Bir güneşi vardı yeryüzünün, onun payına düşmüştü. Yüreğinin güneşin yörüngesine girdiği o günden sonra, ışıltısı günden güne çoğaldı.

* * * * *

Yüzlerce sayfaya sığmayacak bir öykü bu. Şu kısacık satırlarda özetlendiği kadar kolay mı? Hayır! Onun için hiçbir şey kolay olmadı.

Adı: kadın.

Bilinmeli öyküsü. Trajedilerin, isyanların, kökü dışarıda bir aşkın hikayesi bu…

Aynı zamanda, erkek egemen bir dünyaya meydan okuyan bir yaşam biçimi onun ki, her kadının cüret etmesi gereken…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir