Ruhsuz bedenler coğrafyasında kendi ego sofralarının mezelerini arayan siyasi partiler halkın gerçek gündeminden uzaktır.
Alt yapıdan yoksun vaatlerle meze olmaya devam eden yığınlar, çaresizliğin değil cehaletin örneğidirler…
Sahip olduğu düşünme yeteneğini kullanmayan bu yığınlar sorgulamak – hesap sormak yerine sadece biat ederler.
Biat kültürü, cehaletin derin köklerinden birisidir. Bu dipsiz kuyunun karanlığı insanların görmesini engeller.
Ne kendini, ne yanındaki, ne de karşısındakini göremez hale gelir Okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan yığınlar aydınlanmayı da reddeder.
Güneşe çıkmaktan korkanlar günlük işlerinde bile yorulmayı göze alıp, alınteri dökmek yerine, kestirmeden hilelerle daha çabuk kazanmayı tercih eder.
Ucuza elde edilen, ucuza satılır. Kaliteden uzak argümanlar ucuz olunca yığınlar için bu cazip olmaya devam eder. Toplum zehirlenmiştir.
Yalan, dolan, entrika, hile, hurda vb. kavramlar artık yığınların yaşam biçimidir. İkili ilişkiler, paylaşımlar, ticaret, dostluk ve yaşama dair tüm kavramlar bu dipsiz kuyunun içindedir. Bunu iyi bilen siyasiler cehalet bataklığını derinleştirmeye devam eder.
Bataklık büyüdükçe sinekler de artar. Birbirlerinin varlık sebebi olan bataklık ve ondan beslenenler umutsuz, kararsız, iradesiz tablolar oluşturmaya devam eder. El sikkesiyle gerdek düşü görür ve gösterirler.
Bunalımlar yükselir, psikolojiler bozulur, kaos artar…
Evler, işyerleri, okullar, sokaklar, tüm yaşam ortamları ve iletişimler bundan etkilenir. Her şey her şeyden etkilenir. Akan su yatağını bulmuştur. Kötülükler, sahtekarlıklar, aldatmalar, kavgalar, acılar, ihanetler, yalanlar, bunalımlar devam eder…
Artık yaşamın kendisi de kirlidir. Ancak, her şey pis kokmaya devam ederken birileri bundan rahatsız olmaya başlar.
Kendini ve hayatı sorgulayan insan, bataklığı kurutmayı düşünür. O hiç bitmeyecek sanılan çamurlara ağaç diker.
Umutları yeşertir. Işığı hissetirmeye başlar. O soğuk ve itici karanlıkları diplerde bırakıp, insanlığı yükseltmeye çalışır.
Büyük bir umut doğmuştur. Gölgesinden çıkan yığınlar güneşi görmeye başlar.
Ruhsuz bedenler coğrafyasında siyasi partilere kayıtsız şartsız teslim olan yığınlar ile bataklıktan rahatsız olanların savaşında güneşin galip geleceğine inanıyor ve bataklığa ağaç dikiyorum.
Siz de dikin!…