Eğitmenler uzmanlar, sürekli şunu vurgulamaya çalışıyorlar: Bilinçli bir eğitim. Bunun için, yüksek okulları bitirmiş olmamıza gerek yoktur. Kendini geliştirme yeteneğine sahip, ve bunu gerçekten isteyen herkes yapabilir. Çünkü anne olmak için, aile olmak için üniversiteleri bitirmiyoruz. Anne isek kendimizi geliştirmeliyiz.
Yakınmak çare değil, onlara dengede kalmayı öğretmek gerek.
İlk eğitim evde başlar, her şey ailede görülür. Yürümek, konuşmak, yemek yemek, toplumsal davranışlar, saygı göstermek, sevgi, güven, özgüven, sorumluluk ve terbiye ailede görülür. Bunları çocuklarımıza öğretmek için çok zengin, çok bilgili, çok akıllı olmaya gerek yoktur. Araştırmasını bilen, öğrenmeye ve uygulamaya yatkın her anne baba bunu yapabilir. Oysa, çoğu insan yakınır. İyi çocuk yetiştirememekten, sorunlara çare bulamamaktan, çaresizlikten yakınırlar. Yakınmaktansa bizler eğitilip onlara öğretmeliyiz. Yakınmayı bir kenara bırakmalıyız. Kendimize ayırdığımız çok ama çok özel zamanların fazlaca kısmını çocuklarımızı eğitme hakkında bilgilendirmeye ve onlarla öğrenmeye ayırmalıyız.
Her şeyden önce çocuklara düşünmeyi öğretmek
Ebeveynlik hep konuşmak, anlatmak ve öğüt vermek değildir. Dinlemek anlamak ve yorum getirmesi için çaba harcamaktır. Örnekler sunmasını istemektir. “Sence nasıl yapalım”, “Bak bakalım olmuş mu?” “… konudaki fikrin nedir?” gibi onları teşvik edici sorular sorarak, cevapları da sevgiyle dinleyerek kendilerine olan güvenlerini tetiklemektir. Farklı bakış açılarına yönlendirmektir. Örneğin, ders çalışırken, konu anlatımlarını bir kere de anneye ya da babaya yapmasını istemek, ve onu can kulağı ile dinlemektir. O anlatımla ilgili sorular sormak, cevapları hakkında konuşmak, yorumlamak sonra onun sorular sormasını sağlamaktır. Başka ders konuları ile benzerlik taşıdığını hatırlamasına yardımcı olmaktır. Aradaki farkları ve benzerlikleri birlikte konuşabilmek ve paylaşabilmektir. Tüm bunları yapmak için çok iyi eğitimli olmaya gerek yok. Sadece sevgi ve anlayış her şeyi çözüyor. Bir de inanın çok fazla zaman harcanmıyor. Nicelik değil, niteliğin önemli olduğunu vurgulayan uzmanlar, bir saatlik doyurucu bir iletişim-paylaşımın yeterli olduğunu söylüyorlar.
Fiziksel ihtiyaçları kadar ruhsal doyum ve manevi ihtiyaçları da önemli
Genelde anneler, tüm gün içerisinde ev işleri, alışveriş, TV, konuk ağırlamayla geçen onca saatler içerisinde çok kısa aralıklarla çocuğuyla iletişimi kurabilmektedir. Ve bunun kalitesi çok düşüktür. Sadece, çocuğunun bakımı, yemesi, içmesi, uykusu değildir önemli olan.
Fiziksel doyumun yanında, ruhunun da doyurulması çok önemlidir. O ders çalışırken sizin onun yanında bir kitap okumanız, beraber yemek hazırlamanız, çiçekleri sulamanız, hatta küçük ev işlerini bile birlikte konuşarak yapmanız onun özgüvenini geliştiren en önemli davranışlardan biri olacaktır. Birlikte basket oynayabilir, en azından o oynarken onu seyredebiliriz. Yapamıyorsa bile onu yapmaya teşvik edebiliriz. Ne kadar harika yaptığını, kendini geliştirebileceğini ona öğretmeliyiz.
Olumlu ve pozitif yaratıcı aktiviteleri onlara öğretmek, onları yönlendirmek, onlarla birlikte yapabilmek ya da izlemek, onların başka zararlı olabilecek alışkanlıklardan uzak tutacaktır. Zihinlerini olumsuz ve boş şeylerle dolmasına izin vermeyecektir.
Sürekli onları koruma ve korumacı tavırlarımızla sıkıcı olmaktan kurtulmuş olacağızdır. Çünkü zihni pozitif ve olumlu olan, ruhu ailesi tarafından doyurulan çocukların başka bir durumlara eğilimleri olmayacaktır. Başka olumsuz durumlara eğilimleri ve arayışlarının olma ihtimalinin düşük olması bizi memnun etmez miydi?.
Birlikte bir şeyler yapmanın mutluluğunu ve hazzını onlara yaşatmalıyız. Yoksa neden çocuklarımızı dünyaya getirdik. Neden anne ve babayız ki? Bunun başka bir anlamı olabilir miydi?
Lütfen onları yalnız bırakmayalım. Asla yalnız ve çaresiz değiliz.
Bir anne, çocuğunun satranca olan merakını ve yoğun ilgisini, onunla birlikte öğrenerek ve daha sonraları onunla oynayarak onayladı, teşvik etti. Hiçbir zaman “boşa zaman harcaması” demedi. Onunla birlikte turnuvalarda, yanında yer aldı, destek oldu.. Ve o çocuk başarı üzerine başarılar elde etti, ki anne fazlaca okuyamamış, küçük yaşta evlenmiş bir kişiydi. Hiçbir zaman, cahilim, okuyamadım, bundan sonra öğrensem ne olur demedi, yakınmadı, sadece elinden geldiğinin en iyisini yapmaya çabaladı.
Çocuklarda Öğrenme
İnsan beyni on beş milyar sinir hücresine sahip ve yaklaşık olarak onbeş trilyon sinaps içerir.
Sinaps kelimesi, birlikte kucaklaşma demek.
Sinaps, nöronların diğer nöronlara ya da kas veya salgı bezleri gibi nöron olmayan hücrelere mesaj iletmesine olanak tanıyan özelleşmiş bağlantı noktaları.
Sinaps, sinir hücrelerinin diğer sinir hücrelerine mesaj iletmesine olanak sağlar.
Küçük çocuklarda sinaps sayısı kat kat fazladır. Bu yüzden ergenlik çağına kadar çocuğun beyninde, mümkün olduğunca fazla odacık açmaya gayret edilmelidir.
Bu da sinapslar arası yolculuk ile mümkündür. Yeni bir şey öğrenmek, beyinde yeni nöronlar oluşturmak demektir.
Öğrendiğimiz bilginin kalıcı olması için sinaps bağlantılar ile karşı tarafa iletilmesi gerekir.
İki beyin hücresi birlikteliği.
İlk bilgi iletildiğinde bir yol oluşturulur ve bilgi tazelendikçe veya yeni bilgiler edindikçe yol gitgide gelişir, sağlam bir iletişim kurulmuş olur. Artık bu bölgedeki bağlantıyı kurmada zorlanmayız ve bilgi kendiliğinden karşıya iletilir.
(Son)