ALİ ZAN
Antakya Uzun Çarşı’da sandıkçı dükkanını işleten Mehmet Şükrü Buğdaycıgil, bu dükkândan ilham alarak yazdığı şiirlerini bir kitapta topladı.
Dededen, babaya, babadan kendisine kalan üç kuşaklık mesleğini Antakya’nın tarihi Uzun Çarşısında devam ettiren Mehmet Şükrü Buğdaycıgil, “27 yıldır bu dükkân içerisindeyim. Bizim mesleğimiz deden, toruna kaldı. Yani üç kuşaklık bir meslek hayatımız var bizim. Bize öncesinde ‘Tabutçu’ derlerdi. Biz Antakya’da tabut yapan ilkleriz. Bu işi maddi kazanç sağlamak için değil, tamamen hizmet amaçlı yapardık. Daha sonra belediyeler o işlere bakınca, bizlerde çeyizlik sandık, fırın küreği gibi ürünler yapmaya başladık. Mesleğimi çok seviyorum. Maalesef devamı gelen bir meslek olmayacak. Sebebi ise makineleşme ve fabrikalar” dedi.
Dükkandaki tahta kokusu ve insan hayatlarından etkilenerek şiir kitabı çıkarttığını söyledi. El işçiliği sandıkçılık yapan Buğdaycıgil, 900 tane eserinin olduğunu da vurguladı. İlk şiir kitabını çıkardığını ve daha pek çok kitap çıkaracak kadar şiiri olduğunu ekledi.
Sevindiği, üzüldüğü her duyguda şiir yazan Buğdaycıgil, şiir yazmaya nasıl başladığını gazetemiz muhabirine anlattı:
“İnsanların sıkıntılarını, kendi sıkıntılarımmış gibi önemsedim ve bu sıkıntıları kaleme döktüm. Bir mutlu güne, bir şehit haberine, bir ekmeğini çöpten toplayan kişiye ve daha birçok olaya karşı duygusallığımı yazdım. Burada ağaç kokusu içerisinde, zaman zaman kendimi dinleme fırsatı bulduğumda oturup çarşıdan geçen kişinin sıkıntısını veya sevincini gözlemleyerek kaleme döktüm. Yıllardır bu şekilde yazıyorum. İlk kitabım çıktı fakat 900’ü aşkın şiirim hazır. Yazmayı ve insanları anlamayı seviyorum”