“çisil bir yağmur ıslatırken saçlarımı
bulutların arkasına saklanır güneş
rüzgar hafif ve serkeş
bir yaprak sallanır ağaçta
sallanır ve düşer
sararmış ufukta gölgeler
ve bir serçe üşür
çalılığın dibinde
titreşir güzellikler”.
“Düşlere Düşenler” adlı çalışmasının arka kapağına bu dizeleri koymuş Mehmet Mahmut Yazıcı. 79 sayfalık kitabında 44 şiir varken arka kapak için neden bu seçkiyi yapmış orasını bilemeyiz kuşkusuz. Ne ki, boyut olarak başka şiirlerinden birini de koysa;
“Neden bu şiiri koymuş ki acaba” demezdik sanıyorum.
Şiirlerinde yumuşak bir dil kullanmış Mehmet Mahmut Yazıcı. Bunu yaparken, söylemek istediklerini çok kez eksiksiz anlatmış. Yumuşaklıkla kararlılığı birbirinden yeterince ayırmış yani. Sözcüklerin aralarındaki gizemi yakalarsanız, aşkı da bulursunuz, kavgayı da, sevdayı da.
Şöyle baktım ben; sorunların çevresinden dolanmaktan daha çok, yaşadığı çağın tanığı olmayı yeğlemiş, kendince çözüm yollarını şiirsel bir dille paylaşmış, olması gerekenleri sıralamış.
“Veda” adlı şiirine;
“Artık bitti her şey
yoruldum koşturmaktan
bir ömür böyle
yorgunum” diye başlamış Mehmet Mahmut Yazıcı. Şiiri okuyup bitirdiğimde, başlangıçtaki karamsarlığından eser kalmadığını gördüm.
Diğer şiirleri için de aynı yorumlarda bulunabilirim kuşkusuz ki, şaire yakışan da budur. Yaşamın içindeki acılara karşın, yazdıklarını umuda yönelik yazmalıdır, okuyucuyu umuda yönlendirmelidir. Ne kadar gizlemeye çalışsa da, sözcükler ve satırlar arasında ben bu duyguyu sezdim, aldım, alkışladım.
Adı ne olursa olsun, yazmak istek gerektirir, heves gerektirir önce. Sonrasında birikimlerinizi sıraya koymak, onları okşamak, sırtlarını sıvazlamak gerektirir. Çiçek sulamak, yaprağa, yeşile dönmesini keyifle izlemek, bir biçimde o çiçeğe saksı olmak da diyebilirsiniz.
Bunları başarıyla yapmış Mehmet Mahmut Yazıcı. Yapmış ve şiire ilgi duyanlarla, şiire sevgiyle bakanlarla paylaşmış, çok da iyi etmiş.
Bize de kendisini kutlamak, yeni şiirler için yüreklendirmek kalmış.
Emeğine, kalemine, yüreğine sağlık Mehmet Mahmut Yazıcı.