İnsanların çok kutuplaştığı/kutuplaştırıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Bilgiye dayalı taraf olmaktan daha ziyade adeta herkesin bir grubun, bir görüşün trolü haline geldiği, ya hep ya hiçin yaşandığı, ya siyah ya beyaz tercihinin yapılmak mecburiyetinde olunduğu, her şeyin ya toptan iyi veya toptan kötü gösterilmek zorunda kılındığı bir ortamdayız. İnsanların kendi fikirlerinden daha ziyade tepedekilerin işaret parmağına baktığı, oradan gelecek sinyale göre hareket ettiği bir ortamdayız. Bu hâl çok sağlıklı, akıllı, mantıklı ve objektif bir durum değildir. Bu vaziyet uzun süreli devam edemez. Ama biz insanlar, toplum sele kapılmış gibi sürükleniyoruz. Her şey bulanık, her taraf toz duman olmuş. Bir hengâme içerisindeyiz. Söylenenin ne olduğu ile değil kimin söylediği ile ilgileniliyor.
Doğruyu söylemekten daha ziyade kimin yanındasın ona bakılıyor. Yanında olduğunun yanlışını görmeyeceksin, eksiğini dile getirmeyeceksin. Hep karşıyı suçlayacaksın, karşının dediklerini peşinen eleştireceksin. Bu anlayışa dur demek; iyileri, güzellikleri, doğruları görmek ve yanlışları, hataları, eksikleri ayırt etmek gerekir. Bardağın boş kısmını gördüğümüz kadar dolu kısmını da görmeliyiz. Olaya hep negatif yönden bakmamalıyız. Pozitif yönleri de ihmal etmemeliyiz. Yani olaya bir bütün olarak bakarak, her yönüyle değerlendirmek gerekir. Taraflar yapılan yapıcı eleştirilerden istifade etmelidir. Hele hele de öz eleştiri muhakkak yapılmalıdır. Herkes kendini de biraz sorgulamalıdır. Aynaya bakıp kendimizi de görmeliyiz.
Çok çeşitli gruplar içerisinde olmak, onlarla diyalog halinde bulunmak, arkadaş ve dost edinmek, daha hoşgörülü, saygılı olmak bu aşırı kutuplaşmayı önleyecek bir anlayıştır. Değişik gruplarda, farklı yerlerde yer ve yar edinebilmek elbette ki kişiliğimiz ile kimliğimiz ile olmalıdır. Omurgalı bir duruşla yapabilmeliyiz. İlkeli, prensip sahibi ve tutarlı olmalıyız. Böyle ilişkilerde ortak değerlerimiz, birleştiğimiz konular çoğalır ve birlik beraberlik yönümüz güçlenir. Aksi halde ayrılıklarımız gündemden düşmez. Sürekli farklılıklarımız üzerinde yoğunlaşırız ki birbirimizi tanıyamayız, kutuplaşırız. Birbirimizle konuşmalıyız. Küfür ve hakaret etmeden hatta iftira atmadan konuşabilmeliyiz. Yoksa herkes bir diğerinin aleyhinde konuşur, bir türlü birbirimizle konuşamaz duruma geliriz.
İnsanlara bakış açımızı genişletmeliyiz. Dar açıdan baktığımızda çok şeyi göremeyiz. Bakış açımızı 180 derece açmalı, hatta bir de arkaya dönüp bakarak 360 dereceyi görebilmeliyiz.
Empati yapabilmeliyiz. Başkalarında aradıklarımızın bizde olup olmadığını kontrol etmeliyiz. Karşımızdakilerde kınadığımız bir olayı kendimizin yapıp yapmadığına bir bakmalıyız. Dün söylediğimizle bugün söylediğimiz tezat teşkil etmemelidir.
Kalp kırmadan, köprüleri atmadan hareket etmeliyiz. Köprü yıkmak kolay ama köprü kurmak zordur. Dilimize sahip olmalıyız, dil yarası kurşun yarasından daha etkilidir, yıllar geçse de unutulmuyor. İki düşünüp bir konuşmak gerekir. Dün sarf ettiğimiz bir cümle bugün bize ayak bağı olabilir. Bugün söylediğimizin de yarın ayak bağı olma ihtimalini düşünmemiz gerekir. Kiminle, nerede, ne kadar, nasıl bir üslupla konuşmamız gerektiğine dikkat etmeliyiz. Birbirimize tahammül gücümüz olmalı. Toplum olarak yaşıyoruz. Birbirimize ihtiyacımız var. Kırarak, dökerek bir yere varamayız. Müşterek noktalarımızı ön plana çıkarmalıyız. Onların üzerinde yoğunlaşmalıyız. Bu, elbette tek taraflı olacak bir şey değildir. Karşıdakinin de böyle davranması icap eder. Bunun için de fikri olarak tek taraflı beslenmemek, sadece bir tarafın gözüyle olayları değerlendirmemek gerekir. Değişik açılardan bakabilmeliyiz. Beslendiğimiz kaynakların, çeşitli, farklı, güvenilir, samimi, objektif olmaları çok önemlidir. Hele hele de art niyetli olanların oyununa gelmemek, kurulan tuzaklara düşmemek, iyi niyetimizi, samimiyetimizi suiistimal etmek isteyenlere karşı uyanık olmalıyız. İstismarcılara fırsat vermemeliyiz. Ayrılık tohumları ekenlere dikkat etmeliyiz. Yanlışı kim yaparsa yapsın yanlıştır. Hatada ısrar etmemek gerekir. Karşı taraf hata yaptığında bizim de hata yapmamız doğru değildir. Bizim yaptığımız bir hatayı karşıdakinin yaptığı hata düzeltmez. Taraf oluşumuzu da karşı oluşumuzu da mantıklı, tutarlı gerekçeleriyle ortaya koymalıyız. Bugün karşısında olduğumuz bir insanla yarın aynı safta olabileceğimizi unutmayalım. Aynı şekilde bugün yan yana olduğumuzla yarın zıt tarafta olabiliriz. Hayat bunun örnekleriyle doludur. Ya büyük laflar etmeyeceğiz ya da söylediklerimizin arkasında duracağız. Ya ağzımıza sahip olacağız ya da ağzımızdan çıkana sahip olacağız.
Önyargı, hırs, öfke, kin, düşmanlık, intikam duyguları ve çıkar ilişkileri insanlara hükmetmeye başlayınca toplumsal bütünlük zedelenmeye başlıyor.
Onun için, sakin, sabırlı, hoşgörülü, saygılı olmak ve karşıdakini yok saymadan iletişim kurabilmeliyiz.