Kimsenin kimseye itimat etmediği zamanlar. Güven duygusunun sıfırlandığı zamanlar. Psikolojik savaş. Açlık sınavı. Oysa kimse aç kalmayacak. Dünya üzerinde böyle bir sınava ilk kez rastlanıyor olmalı. Bolluk içindeyken -açlık psikolojisi- ile sınanmak. Varlıkta yokluk deneyimi. Şunu unutmayalım ki DNA hiçbir şeyi unutmaz. Kodlanmış değerler eğitilir ama unutulmaz. DNA daki karmik geçmiş ortaya çıkarılıyor. Hakikatinde kadim zamanlarda, açlığı ve yokluğu gerçekten yaşamış ve bu deneyimi tüm hücrelerine kodlamış olan insanlığın bugündeki nesliyiz biz.
İşte bu yüzden:
Çok fazla şişmanladık. Hem fiziken hem ruhen. Çok fazla depoladık. Şişman olan, deposu dolu olan demek. Ama zannettiğimiz gibi değil. Sağlığı inanılmaz bozulan ama deposu dolu bir insanlık.
Şunu soralım. Gerçek insan prototipini bilmediğimiz için Hakikatte insan nasıldı? Normal bir insan nasıl idi? Bu bilgiden oldukça uzaktayız. Ve daha da ilginci her insan varlığının normali aynı mı idi? Farklılık çeşitlilik olmalıydı. Fakat ortaya çıkan sonuç, tek tip insan haline getirme çabası.
Tek tip insan yani fabrikasyon insan, yani sanal insan, yani yapay zeka ile yönetilen insan tipi. Köleliğin farklı bir versiyonu. Klon teknolojisi ürünü tek tip insan. Güdülebilir insan modeli.
Unutmamamız gereken bir şey daha var. Bu sürecin devamında, gelecek nesil için yeni kayıtlar DNA mıza kodlanıyor. Bu kodlanma, doğrudan eğriye bir sapma halinde ilerlemekte. En bilindik uyarı Fatiha suresinde bize iletildi. Sapanların yolu, sapkınların yolu.
Nasıl olduğunu çok iyi kavrayamamıştık. Bundan sonra daha iyi anlayabiliyoruz. Sapkınlık sadece suç işleyenlerin yolu değilmiş bunu öğrendik. İnsan prototipinden uzaklaşanlar da sapkınlık içindeler. Yani tek tip ve güdülen, klon teknolojisi ürünü olan insanlık da sapkın ve yolundan sapmış olandır. İşte onlar eğriyi doğrudan ayıramayan bir seçim içindeler. Yüzde olarak yüksek seviye, insanlığın kaderini büyük oranda etkiler.
Anlayamadığımız fakat son günlerde iyice kavramaya başladığımız husus: Kutsal Kitap Kuran’ın Furkan boyutu. Eğriyi doğrudan ayırt edebilme boyutu. Evet, Sıratı Müstakim her yolu kapsıyor. Yücelik, Her deneyimi bir tecrübe olarak değerlendiriyor ve özümsüyor. Doğrusunu O bilir. Zira belki de bu tek tip insanlık bir deneyim sahasıdır. Sıra bu deneyime gelmiştir. Lakin özgür irade unutulmamalı. Dilersek seçmeyebiliriz de. Seçim seçenindir. İnsanlık bir dönemeçte. Yani karar arifesinde.
Neden?
Yaşam 80 yıllık bir ömür gibi görünüyor. Oysa ki Hayat Uzun ve Ebedi. Süresiz doğuşlar içindeyiz. Bu tekrardoğuş bilgisinden çok uzak bir kavram. Bu bilinçlerin doğumu. Yani biz bedenimizi yenilemek istesek ve seçim yapsak, klon bedene gelme durumumuz da mevcut gelecek zamanlarda. Gelecek kavramı, sadece yarın değil. Bir sonraki bilinc ile doğmamız bizim geleceğimizdir. Biz şu an kendi geleceğimize zemin hazırlıyoruz. Bugün DNA mıza yeni kodlamalar yaparak geleceğimize yatırım yapıyoruz.
Şimdi konunun en önemli kısmına gelelim.
İnsan formunda belirmeyi hak eden bir varlık, liyakati ile oynayarak kendini sapkın halde bulabilir. Bu, bir hak edişi iptal mekanizmasını harekete geçirir. Yani tekrar tekrar zor konumlarda seçimlere mecbur kalabilir.
Beden tipleri seçilebilir. Hak edişlerimize ve liyakatimiz ölçüsünde bilge biri olarak da gelebiliriz, fabrikasyon ürünü bir klon bedende de görünebiliriz. Unutmamamız gereken şu ki, şuur seviyemiz beden seçimimizde bir zorunluluk nedeni olabilir. Yüksek şuur seviyesinde olan daha uygun bir beden seçebiliriz. Çok uç bir süreci seçerek belki daha da alt seviye bedeni tekamül ettirici değer vasfında görünmek için de seçebiliriz.
Bilincin yeniden doğumu bu. Sürekli doğum: Ezeliden Ebediyete. Bizler Morfik Alanı deneyimlerimizle beslerken, kendi gelecek yaşamlarına yatırım yapan insanlarız.
Dünya zaman eğrisinde, bugün gideriz, yarın yenilerle geri geliriz gibi de düşünebiliriz. Lakin biraz çıtayı yükseltelim ve şöyle düşünelim: Şunu iyi kavrama zamanı. Ölmek yok, gitmek yok, gelmek yok. Sadece doğum var. Kısaca sadece Ol’mak var. Her an bir şen içerisinde bir oluş içerisinde var olmak var. Nefes alış veriş gibi. Ruhun nefes alışı verişi. Başka bir şey değil. Dünya zaman eğrisinde bugün nefesi veririz, yarın yeniden yenilenerek nefes alırız.
Kendini bilme yolunun yolcuları Düşünce planının aktörleridir ve zamana bakmazlar, zamana bırakmazlar, zaman onların elindedir. İsimleri mühim değil, önemli olan mesajlarıdır, geçici değerlerle avunmak anlamsız. Hakikat erleri, ilerinin hep ilerinin bekçileridir. Kıvılcımları harlamakta ve onlardan yeni ateşler yaratmakta ustadırlar.
Kendini bilme yolunun yolcuları Birleşik Alan Yolcularıdır. Zaman konusunu hesaplamakta ustadırlar. Bugün konuşan biz, bugün DNA zincirimize bilgileri kodlayan biz, bugün yazan biz, anlayan ve kavrayan bizleriz. Yarın bunları yürürlüğe koyacak, yaşayacak, yaşatacak, yazılanları okuyacak, konuşulanları dinleyecek yine bizleriz.