TÜRKONFED’e bağlı 24 Bölgesel Federasyon ile 2 Sektörel Federasyonun imzaladığı açıklamayı DASFİFED’in Dönem Sözcüsü Gülay Gül, yaptı.
ÖZKAN BAKKAYLI
Türkiye’nin en büyük bağımsız iş dünyası örgütü Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), ekonomi yönetimi ve piyasa koşullarının, iş dünyası ile topluma etkilerine ilişkin bir basın açıklaması yaptı.
TÜRKONFED’e bağlı 24 Bölgesel Federasyon ile 2 Sektörel Federasyonun imzaladığı açıklamayı Doğu Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu’nun (DASFİFED) Dönem Sözcüsü Gülay Gül, yaptı.
DASİFED Sözcüsü Gülay Gül, yapılan ortak basın açıklamasını kamuoyu ile paylaşarak, şu görüşlere yer verdi:
“Dünyanın zor bir dönemden geçtiğini hepimiz biliyor, kabul ediyoruz. Bir tarafta Covid-19 pandemisi diğer tarafta siyasi gerilimlerden mülteci krizine, iklim değişikliğinden gelir adaletsizliğine kadar pek çok sorun önümüzde duruyor. Bu zorlu konjonktürde ekonomi politikalarının oluşturulmasında ekonomi biliminin açıklayamadığı yöntemler kullanılması belirsizliği artırıyor.
Bizler, ülkesinin sorunlarına çözüm üretmek için gönüllülük esasıyla bir araya gelmiş Türkiye’nin en büyük bağımsız iş dünyası örgütü TÜRKONFED üyesi iş insanları olarak, her geçen gün üyelerimizin genel ekonomik gidişata ilişkin duydukları ortak kaygının sesini iletmek arzusundayız.
Bir ekonominin sağlıklı işleyişi ve refah üretebilmesi için “kur istikrarı” temel unsurdur. Döviz kuru ekonomideki mal ve hizmet alışverişlerini mümkün kılan fiyat oluşumunun temel öğesidir. Kurlardaki istikrarsızlık ticaret esnasındaki fiyat oluşumuna imkân vermediği için üretim, iç piyasadaki alışveriş ve dış ticaret durma noktasına gelmiştir. Mali kesimdeki işlemler beklemeye geçmiştir. Reel sektör ve mali sektördeki bu aksamalar, istihdam ve yatırımları olumsuz etkileyeceği gibi, gelir dağılımında da ciddi bozulmalar yaratacaktır.
Ekonomi biliminin gerekliliklerine uygun piyasa yönetimi anlayışının benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Ülkemizin, piyasa dinamikleri dışında, geçmişte denenen ve başarısız sonuçlar alınan yöntemlerle kaybedecek zamanının olmadığını düşünüyoruz.
2001 krizi sonrası uygulanan politikaların çok başarılı olduğunu ve bunun sonucunda 2002-2013 yılları arasında GSYH’mızın 12 bin 500 dolara kadar çıkarak, ülkemizin Orta Gelir Tuzağı’nı aşma noktasına gelmiş olduğunu anımsarsak, yapılması gerekenler çok açıktır. Merkez Bankası başta olmak üzere kurumlarımızın bağımsızlığını yeniden tesis edecek hukuki düzenlemelerin yapılmasını, adil, şeffaf, hesap verebilir ve liyakat esaslı bir anlayış ile direnci artırılmış, öngörülebilir bir ekonomi politikasının hiç vakit kaybetmeden hayata geçirilmesini talep ediyoruz.
Ülkemizin krizden çıkış yolculuğunda üretim ekonomisi temelli, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletini güçlendirmesi, güçler ayrılığını, denge ve denetleme mekanizmalarını yerli yerine oturtması, yargının tam bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü tesis etmesi, demokratik reformların gerçekleştirilmesi ile güven ve istikrarın yeniden sağlanacağını düşünüyoruz. Ülkemizin ekonomik, hukuk ve demokratik reformları gerçekleştirerek yazacağı yeni hikâyede çözümün bir parçası olmaya hazırız. Memleketine ve topluma güvenen iş insanları olarak sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz.”