ALİ ZAN
Altınözü biberi, Antakya Slow Food tarafından yapılan başvurunun ardından Nuh’un Ambarı (Ark of Taste) listesine itibariyle girdi. Antakya Slow Food üyelerinden Anna Beylunioğlu Atlı’nın konuyla ilgili yapmış olduğu açıklama şöyle:
“Altınözü biberi 30-40 cm uzunluğundadır. Sap kısmı kalın, uç kısmı incedir. Kabuğu ince olduğu için erimeden kurumaya uygun bir yapısı vardır. Tüm iyi biberler gibi ağızda oluşturduğu acı mideye inene kadar yok olmaktadır.” Bu bölgedeki toprağın asitlik/bazlık dengesi, güneşin açısı ve rüzgar faktörü de bu biberin kurutulup en iyi ve lezzetli şekilde muhafaza edilmesinin arkasında yatan ekolojik faktörleri oluşturuyor.
Altınözü biberi Antakya’da yaşayan birçok halk gibi Antakyalı Ortodokslar tarafından da önceleri ilaç olarak kullanılmış. Bugün halen bölgede, unutulmaya yüz tutmuş bir pratik olsa da, kurutulan biberi soğuk algınlığına iyi gelmesi için haşlayarak tere, kimyon, tuz ve zeytinyağıyla karıştırarak tüketenler mevcut. Daha sonraları da mutfağı lezzetlendiren çok önemli bir gıda ürünü haline geliyor Altınözü biberi. Altınözü’nde bugün makineleşmenin de etkisiyle toplu bir şekilde salça yapımı artsa da, geleneksel olarak Altınözü biberi toplandıktan sonra, baş biber olarak kamışlar üzerinde kurutulup kış için saklanıyor ve ihtiyaç olduğunda tahta ya da taş dibeklerde dövülerek pul biber haline getiriliyor ya da yemeklerde salça olarak kullanıyor. Kırmızı biber kullanılarak yapılan yemekler arasında en başta dolma geliyor, daha sonra bulgur ve biber yoğrularak ve daha sonra su eklenerek pişirilen pilav, Altınözü biberi ile yapıldığında eşsiz bir lezzete dönüşen cevizli biber yani muhammara, köfte ve kabak boraniyi de saymak mümkün.”