Biz o yaşlardayken..

Bursa TÜYAP Kitap Fuarı’na için yola koyulmuştum. Otobüslerde her türlü konfor var. Koltuk arkalarındaki küçük ekranlarda ister müzik kanalı izleyin, isterseniz film… Yolculuklarda ya kitap okurum, ya da doğayı izlerim. Doğanın albenisi nerede var.

Tüm doğa çılgınca baharı yaşıyor. Ağaçlarda beyaz bir yangın, uzayıp gidiyor. Doğa ana en güzel motifli kilimlerini sermiş. Hangi renk ararsanız var. Bu bir coşku falan değil, olsa olsa çılgınlık yaşanıyor doğada. Hava her ne denli kapalı olsa da canlılık belirgin. Yağmur atıştırıyor. Camlardan süzülen yağmur damlacıkları gülümsüyorlar. Dağ taştan yeşil fışkırıyor…

Kuzeye yaklaştıkça ağaçlardaki beyazlık daha bir yumuşuyor. Tomurcuklar uç vermiş, açmalarının eli kulağında. Bursa’ya indiğimde Uludağ’ın soğuğu yüzümü, ellerimi tırmalamaya başlıyor. Dağlar bembeyaz, dağlardaki beyazlar bir süre sonra süzüle süzüle ağaç dallarının üzerlerine konacaklar. İşte o zaman beyaz bir kıyamet kopacak doğada. Her yer beyaza kesecek o zaman. Bursa’da gözüme ilk ilişen “İlklerin Şehri Bursa” afişleri oldu.

Fuarda çocuk sesleri, okullar kitap fuarına gelmişler. Nasıl da mutlu oldum. Bursa bu işin hakkını veriyordu. İzmir bunu neden yapamıyor, kafama takıldı kaldı bu soru. Okuyucularımızla özlem giderdik üç gün boyunca.

Sanat bir başka güzellikti. Daha bir ay önce Dünya Öykü Günü’nde Havagazı Fabrikası’nda yapılan sempozyumda onur konuğu yazar Ayla Kutlu’nun çocuk kitaplarını değerlendirmiştim. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin etkinliğine beş yüz öğrenci katılmıştı. Onlarla iki gün boyunca işlik çalışması yapmıştık. İşte burada okulumuz altıncı sınıf öğrencisi Mine Çapkis de vardı. Ne olarak mı, genç bir yazar olarak. Kitaplarını imzalıyordu. Hem de Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Ayla Kutlu ve benim yanımda. Nasıl mutlu oldum, bir bilseniz. Büyükler söze hep şöyle başlar, biz o yaşlardayken… Hangi büyük o yaşlarda, yani on bir on iki yaşında, ünlü yazarlarla kitap imzaladı. Okulumuzla, yaşı küçük ama yazarken yazılarıyla devleşen Mine Çapkis’le onur duydum. Sevgili Mine’nin yaşındayken bırakın kitap yazmayı, belki imza atamıyordum. Yazarlık alanında yolun açık olsun küçük yazar Mine Çapkis…

Efes’in Sesi, bu sayıda on bine yakın basılacak. Elimden geldiğince daha özgün bir gazete çıkartmaya çalışıyorum. Bencillik diyebilirsiniz, gazete ve dergi işlerinde yanıma ortak almam. Geçmişte bir sayfa yazı vereceğim deyip de unutanlar çok oldu. Yazmak nedense bizim topluma çok ama çok yabancı geliyor. En iyisi tek başıma çıkartmak. Yazı vereceğim diyenler çıkmadı değil. Godot’u bekler gibi bekledim, yazı falan gelmedi. Fehime Özdemir öğretmenimin hakkını yemeyeyim. Şimdi bile elliye yakın gazete ve dergide yazmama karşın, okul gazetesine yazmanın, gazeteyi hazırlamanın mutluluğunu, heyecanını başka yerde bulamıyorum. İkinci döneme başarılarla girdik okul olarak. Fen bilimleri dalında, “Bu Benim Eserim” proje yarışmasında on beş eserin elemeleri geçmesi mutluluk veriyor bizlere. Öğretmen ve öğrencilerimizi kutluyorum. Basketbolda Ali Kayar’ın cengaverleri engel tanımıyor. Ali Öğretmenimiz okulumuzun yüz akı. Kendisini ne denli kutlasak azdır. Beden eğitimi bölümündeki tüm arkadaşlarımız da aynı nitelikte: Mehtap Ayyıldız, Deniz Kiremitçi, Ali Umut Çürükoğlu’nun da okulumuza spor alanında pek çok katkıları oldu. Bundan sonra artarak sürecek bu katkılar. Hepsi de kendini spor alanında kanıtlamış arkadaşlar…

Yarışmalar, etkinlikler, okul geceleri, SBS derken bakacağız ki haziranın ipeksi bulutları altında gölge bir yer arayacağız. Okulumuz o bakımdan çok şanslı. Zeytin ağaçlarımız imdadımıza yetişecek. Serin bir haziran akşamında mezunlarımızı geleceğe uğurlayacağız. Onlar okulumuzdan aldıkları eğitim, öğretimle en özel vitrinimiz olacaklar. Sıralarımız boş kalmayacak. Kayıt mevsimi başlamadan ön kayıt yaptıranların sayısı az değil. Katkımız oluyorsa okulumuzun tanınmasına bundan mutluluk duymak da biraz olsun hakkımız sanırım…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir