Sosyal medyadaki mükemmel koşturmaca, kusursuz güzellikler, aktif hayatlar, sportif yaşamlar, gösterişli kıyafetler, şatafatlı sofralar sizin de dikkatinizi çekiyor eminim. Ama şöyle bir durum var:
Nerde bu insanlar, bu harikulade hayatlar?
Kimse de iş yorgunluğunu, arabasını servise götürdüğünü, hüzünlerini, terk edilişlerini, kahvaltıda yediği tost ve içtiği çayı anlatmıyor.
Özenmek, tabi ki olası. Ama o kişilerin yaşadığı zorlukları, verdiği savaşları, aldığı riskleri de bilerek yapmalı bunu.
Kendimizi olmadığımız biri gibi gösterme çabası komplekslerimizi ve olmak istediğimiz benliği ve akabinde içimizdeki boşluğa işaret ediyor.
‘Harika hayat’ yaşıyorum, kıskananlar çatlasın, görmeyen kalmasın.. tarzı davranışlar ve arka fonunda düşünceler sizi dışardan gıpta edilesi gösterebilir ama içsel olarak size huzuru, mutluluğu, doyumu vermez.
Özetle tabi ki fotoğraf atacağız, spor yapacağız, güzel mekanlarda yemekler yiyeceğiz. Ancak bunu başkalarının gözüne sokmak için değil deneyimlemek için, doymak için, sağlığımız için yapacağız.
“Gösteriş ve şatafat cahillikten kaynaklanan aşağılık kompleksini örtme çabasıdır.”
İlber Ortaylı
Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi, sonunda sana da dikişsiz elbiseyi (kefeni) giydirecekler.
Mevlâna