Cemil Meriç birçok platformda “her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı memleketim, karanlığa o kadar alışmışsın ki yıldızlar bile rahatsız ediyor seni” derdi..
Karanlığa ne de çabuk alıştırıldık. Ne de çabuk kanıksadık..
Yaşamın bütün zorlukları devam ederken kendi kendine yeten dünyanın 7 ülkesinden biri iken güzel ülkemiz ruhsuz bedenler coğrafyasına çevrildi.
Yeraltı – yerüstü bütün kaynakları talan edildi – edilmeye devam ediliyor. Mal – mülk edinme ve para hırsı siyasi ahlakı çiğnemiş durumda.
Birileri bir yerlere ulaşmak için en yakınındakileri satmaya devam ederken, özellikle seçim öncesi dönemlerde insanları biraz daha iyi gözlemlemeniz her şeyin cevabını verecektir.
Açıkça insanların birbirini nasıl “sattığı” sorusundan çok, kaynakların talanı devam ederken bunu görmezden gelmenin sebeplerini düşünüyorum.
Muhtemelen korku psikolojisi sistemli bir şekilde hayatın bütün alanlarına yayılmış durumda. Geçmişte komşumuzun bir cenazesi olduğu zaman acılarını acımız bilir, yüksek sesle konuşmaktan kaçınırdık.
Eskiden yerde bir parça ekmek görsek alır öperdik.
Eskiden yaşlı bir insanı gördüğümüzde yardım eder, eşyalarını taşırdık. Karşıdan karşıya elini tutarak güvenli bir şekilde karşıya geçirirdik. Toplu taşımalarda yaşlı ya da hasta insanlar gördüğümüzde yer verdiğimizde mutlu olurduk.
Eskiden komşular bir arada otururdu. Sokakta muhabbet edilir, birlikte yemekler yenilirdi.
Eskiden ayıp diye bir kavram vardı. İnsanın empati kurmasını sağlayan bir kavram…
Komşularını rahatsız etmek kayıptı.. Yere tükürmek ayıptı..
İnsanların inançlarını sorgulamak ayıptı..
Tüm alışverişlerde insanlar dürüst ve ayıp kavramını içselleştirmişti.
Komşunun derdini derdi gibi bilir, yardıma koşardık.
Eskiden her şey çok daha güzeldi. Doğaldı… Ruhsuz bedenler coğrafyasında insanlar artık merhametsiz, duyarsız ve vicdanlarını kaybetmiş durumda..
Güzel bir şeyler yapmak isteyen insanların önü kesilir ve üretime izin verilmez oldu..
İnsanların eğlence anlayışları, tavırları yaşamın onuruna uygundu.
Eskiden onurunu yaşantısından üstün tutan insanlar vardı.
Eskiden büyüklerini bilen, atalarını unutmayan, küçüklerini koruyan ve seven insanlar vardı.. Namuslu insanlar vardı. O İnsanların da sözü referanstı..
Eskiden sevgi vardı.. Hoşgörü vardı.. Yardımlaşma vardı.. Şimdilerde sinmiş bir toplumun kaybolan değerleri kara bulutlar gibi üstümüze çökmeye devam ediyor..
Bataklık suları şerbet niyetine içiren muktedirler ve ayıp kavramını unutup biat eden ruhsuz kalabalıklar… Umutlarımızı siyaha boyamaya devam eden asıl konu, temiz bir toplum yaratmanın, temiz bir birey olmaktan geçtiğini unutmamızdır.
Hadi şimdi insanlık değerlerini yeniden hatırlayalım..
Bu güzel ülkenin nasıl kurulduğunu bir daha düşünüp, vatan uğruna şehit düşen insanları hatırlayalım. Ayıp kavramını düşünelim.
Dürüst bir şekilde aynaya bakalım. Geleceğe güvenle bakabilmenin tek yolu özeleştiri verebilmektir. Hemen şimdi herkes kendi özeleştirisini versin diyorum.
Eskiden yaşadığımız ve bizi biz eden değerleri yeniden hatırlayalım.