Minimalist yaşam

Her geçen gün ihtiyaçlar daha da büyüyor. Yeni yeni şeyler ekleniyor..

Bir tatil yapacağız diyelim, akşam yemeği de olsun, eğlence de olsun, şehir gezisi de olsun, beş çayı da olsun derken bütçeler aşılıyor; aslında ihtiyaçtan fazlası sonradan sıkışmak pahasına kabul ediliyor.

Bana lükslerimi verin, gereksinimler olmadan da yaşarım.’ Oscar Wilde’ın yukarıdaki sözü bu durumu çok güzel açıklıyor aslında.

Hayatın her alanına bu durum genellenebilir doğrusu. Bir ev alırken, bir araba, bir yazlık, bir mobilya…

Peki mutlu olmak bunun neresinde?

Mutluluk gerçekten de daha içsel bir süreç; Bir kendini duygu, düşüncelerinle kabul süreci..

Kendini bilince yiyeceğin balık ekmek sana boğaz kenarında onlarca mezeli, birkaç garsonlu hizmetten daha güzel geliyor.

Belki de gösteriş ve şatafat cahillikten kaynaklanan aşağılık kompleksini örtme çabasıdır’ diyen İlber Ortaylı Hocamız çok haklı…

Bir şeyleri lüks yerlerde yapınca, çok sayıda pahalı kıyafetimiz olunca ya da lüks arabamız olunca prezentabl olmuyoruz bu sadece paramızın çok olduğunun göstergesi oluyor, bizi başka insanlardan üst konumda yapmıyor bizleri.

Vaktiyle ünlü bir eğlence yerleri işletmecisine, “Bir kahveyi nasıl bu fiyata satıyorsunuz” dedim.

O da, “O kahvenin fiyatı değil, o kahveyi içenlerin, bir kahveye o parayı veremeyenlerle aynı yerde olmak istemedikleri için ödedikleri bedel” demişti.

Tam davranışsal iktisat dersi gerçekten..

İstersen kendini zihinsel geliştireceğin de çok kulvar var, sinema, tiyatro, edebiyat gibi.

Bunlarda yol alan insanların minimal yaşamaması dileğiyle…

Minimalist yaşam” için bir yorum

  1. Merhabalar, yazınızda çok mühim bir konuya değinmişsiniz.İnsanların evindeki eşyalar kalabalıklaştıkça kafasının içi de kalabalıklaşıyor ve hayatlarındaki insanların yerini eşyalar almaya başlıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir