Dıgıl bizler için gerçek bir kültür merkezidir. İlk şubesi Bornova’da açılmıştı. Tayfun Pezek, İzmir’de ses getiren bu merkezi açarken kesinlikle hayalleri vardı. O hayallerini gerçekleştirirken çalıştı, çabaladı, ilkelerinden ödün vermedi. Eşi Nükhet’le birlikte örnek bir mekan oluşturdu. Kısa sürede gençlik, sanat severler tarafından tutuldu, benimsendi. Her hafta düzenlediği etkinlikler sevildi, ilgiyle izlendi. Anne babaların da gönül rahatlığıyla çocuklarını yollayabileceği bir yer olmuştu artık. Şöyle on beş yıl öncesine gidiyorum da ses getiren etkinlikler yapıldı Dıgıl’da.
Sevgili Okan Yüksel, etkinliklerde önemli görevler almıştı. Üstelik çoğu kişi için bu kültür merkezinde görev almak için can atıyordu desem yalan olmaz. O yıllar, sanat toplumda kabul görüyordu. Günümüzdeki gibi sanat denince şarkı, pop akla gelmiyordu. Ne güzeldi o yıllar! Belediye başkanları, vali yardımcıları, milletvekili adayları orada söyleşip insanlarla bütünleşiyordu. Şimdilerde ünlenen birçok kişi için de basamak oldu Dıgıl. Ata Demirel o yıllarda bu denli kendini göstermemişti. Onunla aynı yerde söyleşebiliyorduk. Unutmam, mizah üzerine birlikte yaptığımız söyleşi epey ilgi çekmişti. Sevgili Dostum Cezmi Ersöz, güzel insan Tolga Çandar, Haluk Çetin daha niceleri bu kültür kahvehanesinde söyleşiler yaptılar. Cezmi Ersöz her geldiğinde mutlaka uğrar Dıgıl’a.
Dıgıl’ın ikinci şubesi önce Karşıyaka Banka Sokağı’nda açıldı. Aynı etkinlikler orada da yapılıyordu. Bornova’dan sonra Karşıyaka’da da benimsenmişti. Gençlerin, sanat severlerin yine buluşma noktasıydı. Daha sonra Alsancak’ta aynı işlevli bir yer denemesi oldu. Alsancak, nedense pek benimsemedi Dıgıl’ı. Tayfun Pezek’le bir iletişim kopması oldu. Bodrum’da yer açmış sözleri kulaklarımıza geliyordu.
Dıgıl’ın Karşıyaka’da yeniden açıldığını duyunca çok ama çok sevindim. Tayfun, telefonla arayıp bir etkinliğimiz var, katılır mısın, deyince ne demek katılmak, sevinirim, dedim. Nisan ayında yapılacak etkinlik için aylar önceden plan yapmıştı. Şubat ayında annemin cenazesine katılmıştı Tayfun Pezek. Kendine özgü uzun saçları, sakallarıyla hiç değişmemişti sevgili dostum. Uzun süredir de görmüyordum. Benim yeğen de Dıgıl’ın müdavimleri arasına girmişti. Onunla selam yolluyordu, mekana çağırıyordu, ancak iş ağır basıyordu.
24 Nisan’daki söyleşiye giderken bu yazdıklarımı düşünerek yol alıyordum. Yeğenim Doğukan, tüm arkadaşlarını davet etmiş, kalabalık bir topluluğa konuştum. Orada olan dostlara da söz verim. Yıllar sonra zevkli bir Dıgıl günü yaşamıştım. Karı koca oraya büyük emek harcıyorlardı. Bizler de eskisi gibi olmasa da elimizden gelen katkıyı sağlayacaktık. Toplumda hiçbir şey eskisi gibi olamazdı. Olmuyordu da… Gazete arşivlerine bir göz attığınızda, Dıgıl’da neler yapıldığını görebilirsiniz. Dıgıl’ın yanındayız her zaman…