Başarı ya da şöhretin en üst basamağına ulaşmak demek, geriye dönüşü olmayan boşluklarla tanışmak demektir. Buna hazır olmayabilir insan… Şöhreti kaldıramayabilir…
Bunun ölümcül sonuçları da olabilir. Yıllar önce bu tehlikeyi görüp tedbirini alan insanlar tanıdım. Kendileri kalarak, ileriyi görerek, popülizmin tuzağına kapılmaktan kurtarmışlardı kendilerini… Örnekleri çoktur: Sokrates, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Neşet Ertaş, Ruhi Su, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Barbaros Şansal gibi…
Birçok insan onları kerizlikle suçlamışlardı. Onlar yaşamsal değerlerini belli çıkarlar karşılığında satarak ne kendilerine, ne de vatana ihanet etmediler. Ellerinin tersiyle reddettikleri bencil, kirli ve popülist yaşama karşı kendileri kalarak “küçük mutlulukları” seçmişlerdi.
İşte o küçük mutlulukların parayla satın alınamayacağını bilmek önemlidir. Zaten geleceğe umutla bakan insanlar için kısa vadeli çıkar ilişkileri dışarıdadır. Onlar için insanlık, hak, hukuk, adalet ve vatan gibi kutsal kavramlar satılık değildi zaten…
Yaşamın tüm zorluklarına karşı bozulmadan bu günlere gelen insanlar kendilerini sürekli geliştiren, örnek ve suya sabuna dokunan eserler yaratanlardır. Bildiğiniz ya da çeşitli yollarla tanıdığınız, hatta kimi zaman hayranı olduğunuz insanlar-sanatçılar kolay yetişmemektedir.
Büyük yalnızlıklara – haksızlıklara göğüs gererek dünyada ilklere imza atmışlardır. Onlar için insan olmak, ünlü birer sanatçı olmaktan daha önemlidir.
Müzisyen, Ressam, Yazar, Şair, Filozof, Radyo – TV programcısı ya da sanatın diğer alanlarında gıbtayla baktığınız – kanallarda izlediğiniz sanatçıların özellikle zaman içinde ne yönde değiştiklerine dikkat ederek değerlendirin.
Bazıları alkol, uyuşturucu ve fuhuşun kirlettiği bir dünyada sadece parasal çıkara dayalı ve madde bağımlılıklarıyla çocuklarımıza – gençlerimize kötü örnek olmaya devam ediyorlar. Özellikle gençlerimizin kişilik arayışlarını olumsuz etkileyen mafyavari dizilerle toplumu zehirlemeye devam eden tv kanallarına dur demek yetkililerin asli görevidir.
Bunun yanında her türden ahlaksızlık karşısında direnen, zulme karşı insanlık onurunu savunan, zalime karşı mazlumdan yana olan ve insanlara iyi örnekler sunan sanatçıları da sıraladık. Peki değişen ne oluyor da insanların hayatına kimi zaman değer katan diğer sanatçılar pat diye bozulup kötülüklere ortak oluyor?
Nasıl gericiliğe karşı iken, siyasilerin bataklığında ossuruktan teyyareler uçurmaya başlıyorlar? Oysa tarihte örnek alınması gereken isimler çok… Ama nedense kolay tüketilenler ilgi odağı olabiliyor.
Peki çözüm yok mu? Elbette vardır. Her türden gerici ve şoven yaşama karşı “Ben” yerine “Biz” demenin asıl ulaşılması gereken yer olduğunu anlamak şarttır.
Unutmayınız ki! “Biz” diyenler geçmişi konuşmak yerine, geleceği inşa edenlerdir. Onlar bizim gerçek rehberlerimiz olmalıdır.