İzmir Efes Kolejinde yıl boyunca öğrencilerin oluşturdukları organik bahçede yaz mevsiminin meyve ve sebzeleri olgunlaşmaya başladı. Öğretim yılı boyunca her sınıfın bir organik bahçesi vardı. Burada yetiştirilen meyve ve sebzeler yine okulda kullanılıyordu. Okullar kapanmadan önce dikilen sebzeler ürün vermeye başladı. Yazın okulda çalışanların yemek ihtiyaçları okulun organik bahçesinden sağlanan sebzeler ve meyvelerle karşılanıyor. Bahçelerden toplanan sebzelerle yemekler yapılıp çalışanlara sunuluyor. Yemek sonrası verilen meyveler yine okulda yetiştiriliyor. Okul Müdürü Meral Ergün, öğrencilerimize yaşayarak öğrenmeleri için organik bahçeleri oluşturduk. Öğrencilerimiz büyük bir zevkle çalıştılar. Onların çabaları yaz mevsiminde tüm çalışanlarımıza yemek olarak dönüyor. Öğrencilerimizin çabalarına teşekkür ediyoruz, dedi.
Eğitimde olmazsa olmazlardan biridir doğal bahçeler. Hatta hayvan barınakları bile gerekiyor. O barınaklarda tavuk, ördek, kuş türleri, kedi, köpek bulunmalıdır. Gittiğim bazı okullarda bunu görüyorum. Öğrenci, yeni mesleğe başlayan öğretmenler de bunları görmeli. Tavuğun kümesinden yumurtayı elleriyle almalı. Yumurtanın sıcaklığını duyumsamalı. Doğadan öyle uzaklara savrulduk ki, bunu anlatmak gerçekten çok zor. Çocuklar, sınıfa bir böcek, arı girince ortalığı yıkıyorlar. Korkuyorlar. Oysa bilgisayarda öyle korkunç yaratıklar dolaşıyor ki onların yanında arı ne denli korkutucu olabilir.
Karıncadan, kelebekten, arıdan, böcekten korkan bir kuşak geliyor. Kuş sesleri pek ilgi alanlarına girmiyor. Özellikle büyük kentlerde bu daha bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza. Bazen sınıfta pencereyi açtırırım. Bakın derim, dinleyin kuşları. Üçüncü sınıf bir popçunun böğürmesi kadar ilgi çekmez doğanın güzelim süsleri kuşlar. Ne var bunda, derler. Çok şey var anlayana, derim.
Günümüzde özel okullar kesinlikle bir organik bahçe, bir de hayvanlar için barınaklar yapıyorlar. Çok da iyi ediyorlar. Okulumuzda olan organik bahçeyi öğrencilerimiz kendileri hazırlıyorlar. Bahçenin bellenmesi, fidelerin dikilmesi, sulanması, gübrelenmesi hep onlara aittir. Biberin sofraya gelirken hangi aşamadan geçtiğini bilsinler. Manavdan gidip kiloyla almak önemli değil. Onun manav tezgahına gelene dek geçirdiği evreleri bilmek önemli değil mi? Önemli kuşkusuz, emeğin, alın terinin ne demek olduğunu kavrasınlar.
Bunu anlayınca yaşamın değerini daha bir kavramazlar mı? Emeğin en yüce değer olduğunu bilmeleri gerek. Emeksiz bir şey olmayacağını, hazıra konmanın ne denli yanlış bir iş olduğunu kavrarlarsa eğitim amacına ulaşır.
Geçen yıl yetişen sebzeleri öğrencilerimiz kendi elleriyle topladılar. Onlar önce çamurundan, toprağından temizlendi. Okulumuzun aşçı başı Celal Ölmez’e teslim edildi. Onun sihirli ellerinde en lezzetli tatlar olarak öğle yemeğinde karşılarına geldi. Afiyetle yendi her şey. Daha önceleri tabaklarında yemek bırakanlar o gün bırakmadılar. Çünkü o yiyeceklerde emekleri, çabaları, alın terleri vardı. Tüm tabaklar çok güzel temizlenmişti. Çaba, uğraş ne sihirli bir güçmüş ki tabakları bembeyaz yapmaya yetmişti.
Okulumuz da zeytin ağaçları çok. Zeytinler boşa gitmemeliydi. Bir düşünce ilettim. Önce zeytinler salamura yapıldı. Bunu da öğrencilerimiz yaptı. Kahvaltıda yediler. Bu işi ana sınıfı öğrencilerimiz üstlenmişti. Kahvaltıda yediler. Öğretmenleri bunları siz yaptınız deyince durum değişti. Daha bir afiyetle yediler…
Geçen yıl da zeytinler yağa dönüştü. Satıldı, parası yardım olarak ihtiyacı olanlar gitti. Tüm işi öğrenciler yaptı. Zeytinleri topladılar. Çuvallara koydular. Onları sırtlanıp yağhanelere götürdüler. Orada yağa dönüştü zeytinler. Nasıl sahiplendiler zeytinyağını. İşte böyledir emek ürünü olanlar…
Okullarda kesinlikle tarım alanları olmalı. Öğrenciler üretmeyi bilmeliler. Hayvanlar olmalı onlara çocuklar bakmalı. Görün bakalım okulları, öğrencileri o zaman…