17 Nisan Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümüydü bildiğiniz gibi. Yalnızca Türk eğitim sisteminin değil, belki de dünyanın üzerinde durması, örnek alması gereken o güzelim yapı yok edilmişti ne yazık ki.
Köy Enstitüleri’nin yok edilmesinin gerekçelerinden biri neydi!
Kimi yoz, yobaz, ot kafaların bilerek uydurduğu, cahil insanlara da yutturduğu;
“Komünist yuvaları” aptallığı değil miydi?
O nasıl olunuyordu ki? Yüzlerce, binlerce köy çocuğu eğitiliyor, üretim gücü artırılıyordu da öyle mi komünist olunuyordu?
Şu rakamlara bakın;
40 ton buğday
13 ton arpa
2.5 ton yulaf
Yarım ton mercimek
150 kilo nohut
2 ton taze bakla
9 ton soğan
10 ton patates
1.5 ton fasulye
25 ton kabak
2 ton havuç
4 ton biber
15 ton domates
20 ton pırasa
3 ton turp
2 ton lahana
20 ton ıspanak
Yarım ton arpacık
Yarım ton bamya…
Nedir bunlar!
Hal komisyonculuğu yapan birinin yıllık iş hacminden söz etmiyoruz. Köylü Mehmet ağanın çiftliğinin üretimi de değil yukarıdakiler!
Nedir öyleyse!
1945 yılında, Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü’nün okul tarlasından aldığı bir yıllık sebze ve hububatın listesidir…
Yıl 2009 ve biz şimdilerde;
Amerika’dan mısır,
Kanada’dan buğday,
Rusya’dan pirinç,
İsrail’den sebze ve meyve tohumu satın alıyoruz!
Fabrikalarımızı “babalar gibi” satıyoruz, IMF’ye avuç açıyoruz…
Köy Enstitüleri’ni kapatmışız. Aradan yıllar geçmiş, AKP’yi de tek başına iktidar yapmışız. Sonra ne olmuş?
AKP iktidar olmadan önce, yani altı yıl önce 88 milyar dolar olan dış borcumuz, satıp savmalardan sonra, yani bugün 151 milyar dolar olmuş!..
Kim, nasıl, ne ile ödeyecek bu borcu? İşsizlik arttığına, üretim giderek azaldığına göre, her gün biraz daha batmıyor muyuz?
Ne önemi var değil mi? Köy Enstitüleri’ni kapatmışız ya, gerisi fasa fiso!
Vatana millete hayırlı uğurlu olsun!..
Ruhan Odabaş